Nis 17
Kategorilenmemiş by Ferhat Kalender
KATİL ARAMIZDA!
Felluce ve daha nice yurdumuzun maktulü sinsi bir gölge gibi yanıbaşımızda. Çocuklarımızın gırtlağından akıtılan kola da katil. Oturma odamızın başköşesine kurulmuş renkli ve sırnaşık cilveleriyle çocuklarımızın ruhlarını ele geçirmeye çalışıyor. Alışkanlıklarımıza dadanıyor, düşlerimizi talana yelteniyor. Afganistan’da binlerce masum çocuğu doğrayan katil, ışıklı neonlardan akıtıyor bu kez zehirini. Dilimizi kirleten, reflekslerimizi körelten, düşünme biçimimizi dönüştüren ve seri numaralar yapabilen bir katille karşı karşıyayız. Bizzat şeytanlaşmış bir katil bu! Global mezbahalar kuruyor ve buna özgürleştirmek diyor. En özgür insan bedeni deşilmiş insan ona göre. Ve biz seyrediyoruz. Bir ip cambazını seyreder gibi bu boğazlanma sahnelerini. Çünkü aklımızı başımızdan almış bir katil bu, kalbimize dadanıyor. Bu şeytanlaşmış katilin içimize düşürdüğü vesvese, şeksiz, şüphesiz ona iman etmemiz.
Katil aramızda!
Cinayetlerini dayattığı kanlı hukuka göre işliyor. Sonuçta hep o haklı çıkıyor. Yeryüzünde kurmaya çalıştığı korku imparatorluğu önünde tek bir engelden başkasını görmüyor ve bunu ifşa ediyor: Müslümanlar! Çünkü katilin akıl hocası şeytan, çok iyi biliyor; kimdir mülkün sahibi! ve kimdir yeryüzünün varisi!
Kalbimiz ısınıyor, yeryüzü ısınıyor…
Etiketler:
Kara Yazılar
Nis 17
Kategorilenmemiş by Ferhat Kalender
KİTABIN SÖYLEDİĞİ…
Kitabı’nın önünde; “ İsyan Ahlakı” isimli kitabının önünde bağdaş kurup şu satırları dinledik; Nureddin TOPÇU Usta’dan;
“ İsyan, insanlar arasında bir dostluk bağının ortaya koyduğu bilgidir, bu bilgi, bir ölçüde ben ile başkasını sırdaş hale getirir.
İsyan, aşk içinde sonsuza atılarak bedenini ve ruhunu hiçe sayarcasına ızdıraba adanan harekettir.
İsyan, kurtarıcı Mutlak’ın eşiğinde bile, insanı elleriyle havada mutlak’ın hareketlerini diler vaziyette tutan duadır.
İsyan, insan kalbini kendi ihtirasının ve merhamet düşüncesinde küçümsenmiş ihtirasların üstünde tutarak, ona evrensel bir sorumluluğun yüklediği yüce görevi hatırlatan bağışlamadır.
İsyan ışıktır.
İsyan değişimdir.
İsyan mistiğin tavrıdır.
Bizim Allah’ımız, isyanın Allah’ıdır!”
Eyvallah kutlu usta!
Aldık alacağımızı revan olduk yola…
Ardımızdan kalbimizi kalbi bilen gelsin…. Vesselam!
Etiketler:
Kara Yazılar
Nis 17
Kategorilenmemiş by Ferhat Kalender
KALAN DEVRİMCİ BİR SİLÜETTİ!
Demli bir çayı karıştırdım ve pembe dünyalar allak bullak oldu. Konuktur ciğerime hem nergiz kokusu hem nikotin buğusu. Azad ettim mahallemin köpeklerini, özlediğimde tv seyrediyorum, haberler, şovlar, sulu sepken durumlar.
Parmaklar beni gösterir, avuçlarından alın teri damlayan ojeli tırnaklar; tebbet yeda ebi leheb! Karanlığın rahminde rakseden çılgın bir kelebeğim ben, kanatların rengarenk. Yoluma dikilen cüsseli cesetler, ciğeri beş para etmez, sokağımın kedilerine emanet.
Öcüler menüsünde birinci sıradaki korkuyum ben. Bozguna sürgün edildim, sakalım kirli, katran karası.
Buradayım hem orada. Tatlı rüyaların tam ortasına saplanan öfkeden mızrak! Zulmün yakasına yapışmış mağrur bir gülüm ben. Bol ışıklı beş yıldızlı salonların parlak büyüsüne sokaklarımın iflah olmaz çamurunu sıvayacağım mahir bir usta gibi. Dinleyin ve korkun bu çamurun büyüttüğü acıyı ve çığlığı. Gözbebeklerimdir fünyesi çekilmiş bomba; bakışlarım çıplak ve soğuk, her an tetikte.
Üzerime salınan mavi kanlı hukukun panzehiri dolaşıyor damarlarımda; Annemin göğsünden emdiğim kutsal adalet! Ve merhamet, sağır vicdanların kalın duvarlarını parçalayıp karşınıza dikilecek. Gözetleyin beni, takılın peşime.
Ayaklarım nasırlı; Kızıldeniz’in kumsalını adımlıyor gibi sıcak ve devingen. Bilir beni iyi bilir şeytan uygarlığı ve sentetik müminleri ve kibrin batağında yine de tedirgindir sürüngenler.
Zamanın kalbi benim, ruhum özgürlüğün ve ezilmişliğin yol arkadaşı. Medya plazaların, köhne ekranların ve soysuz buyurganlığın çok iyi bildiği şeydir bu, Elimin tersi kaşınıyor! Yumruklansın kız kardeşim mektep kapılarında, maaş kuyruğunda can versin ihtiyar, umut işkenceden geçsin, bilinç tutuklansın. Öfkemin mayası tutsun ve kabarsın.
Gündüzün aydınlıktır ceketimin astarında. Delikanlı, el- etek öpmez hırçın bir devrimciyimdir gece. Kelimelerin ve cümlelerin derin nutuklar tanrısına kurban edildiği bir ülkede itirazın diliyle konuşmayı öğrendim. Suretim kayıtlarda şüpheli, iflah olmam.
Yüreğimin sesine koşuyorum. Yazıklanma kahır gömleğimin yakasındaki kirdir yıkasan da çıkmaz. Ne kaldı ki düşler bahçesinden devşireceğim yepyeni bir gün doğumuna.
Etiketler:
Kara Yazılar
Nis 17
Kategorilenmemiş by Ferhat Kalender
BİZİ BURADA BEKLE!
Adımız eşkıya bellenmişse gereğini yapmalı insan. Dengeler adına üretilen ne varsa üstümüzde karabasandır. Oyunbozan direngenliğinden başkası değil sözlerimiz. Global savaş makinesi insanı ve doğayı kirletmek için kavl etmişse dahası bunu hür dünya adına yapmak gibi masum tarza oturmuşsa vakti gelmiştir bütün kavramları yeni baştan tanımlamaya. Sen tanımlayamıyorsan, tanımlanmış bir nesne olarak yaşayacaksın her daim. Tanımlanmış ve ucuzlatılmış…
Dengeler adına vuruluyorsak, dengeler adına çocuklarımız ve kadınlarımız uygar dünyanın seyirliğine terk ediliyorsa. Dengeler adına kamusal dedikleri at meydanlarından görüntüyü bozuyor için kovuluyorsak, satılıyorsak ekmek parasına, titriyorsak loş sokaklarda, köprü atlarında, cesedimiz kaskatı kesilmişse çukurun birinde; kınında çekilmiş bir hançer ışıltısıyla gırtlağını temizlemeli haramzade semirgenlerin. Duy acıyı ve kör karanlıklarda atılan çığlı nasıl kaybolur ve ateş nasıl bir yüreği kavurur; duy ve inle köpekler gibi…
Bu bahisi siz açtınız. Ama kapatmak bize düşecek mutlaka. Ruhuna alçaklık yuva yapmış soytarılar, şanlı bir tarihi karanlık suretlerin elinde oyuncak yaptı. Bir millet ki hiçbir zaman köle olmadı ve bilmez de ne demektir uşaklık yapmak. Ama yöntemlerimiz çağcıl, ince ayarlı ve sağmal. Kavramlarınızla kuşatırsınız her şeyi. Her şey sanırsın ki yerli yerinde. Piyasa şartlarına ayarlanmıştır; çek, senet, döviz, borsa biraz da… Namusunuz ve namınız dövize endeksli tahvillere muadil. Ve yürüyorsunuz yeryüzünde kibirli ve leşe konan kargalar gibi tünüyorsunuz saraylarınıza sonra.
“Kervanın konakladığı yere ulaştı Ebu Sufya’nın, bir grup müşrik haberci. Dediler, ey Mekke’nin ulusu Ebu Sufyan! Muhammed Bağlıları Bedir kuyularına ulaştı, bizimle gelmeyecek misin? Hayır, dedi Ebu Sufyan, kervala, yola devam edeceğim! Ya şerefin dediler O’na. Parmaklarını uzattı ve gösterdi; benim şerefim kervanlarımın sırtında!”
Şerefi kervanın sırtında olanlarla onurunu yüreklerinde taşıyanlar arasındaki fark ne kadar da derin.
Etiketler:
Kara Yazılar
Nis 13
Kategorilenmemiş by Sıddık Akbayır
E D E B İ Y A T YAZILI YOKLAMA SORULARI I
DİNÇER ATEŞ’E
Soru 1
· Ahmet Arif’in şiiri neden karanfil kokar, neden toplu fotoğrafları bile vesikalık çıkar?
· İsmet Özel, müritlerini bırakıp neden celladına gülümser?
· Neden, Ece Ayhan’ın anıtı mezun etmez hiçbir meçhul öğrenciyi?
· Necatigil’in şiiri, neden solgun bir gül olur (d)okununca?
Neden, birinci sigarasıyla dünyanın bütün orta sınıflarına ortak kılar memur edilmiş hayatları?[1]
· Neden herkesin bir Attila İlhan’ı olduğu bu kadar geç anlaşılır?
Soru 2
· Neden, uyanmak rüyayı değiştirmez?[2]
· Neden ilk kitaptan sonra ölür bazı şairler? Neden ölünce sevilir bazı şairler?
· Erzincan’a kar yağsa neden en çok Fahriye Abla üşür?
· Türkân Şoray, neden, Devlerin Aşkı’nda, Derviş Bey’de, Dila Hanım’da Kadir İnanır’a baktığı gibi bakmaz çocukluğumuza?
· Neden, sevgilinin fotoğrafa dokunuşunda, çocukların gülüşünde artık şiir yok? Kimse kimseye ‘parmaklarının gölgesini göndermez’[3] mektuplarda?
Devamını oku »
Son Yorumlar