YEDİ KÖTÜ ADAM

Makale by Sıddık Akbayır yorum yok »

YADYGÂR EJDER
Ye?ilçam… 68 adymlyk bir sokak… ‘Beyazperdenin ba?ynda, ortasynda, kyyysynda yer alanlar bu sokaklaryn üç kahvesinde ya?ar. Ye?enler Kyraathanesi’nde figüranlar, Azmi’nin Kahvesi’nde yapymcylar, yönetmenler, oyuncular, Re?it’in Kahvesi’nde y?ykçylar, setçiler toplanyr.1 Beyo?lu’nun bütün sokaklary Ye?ilçam’a açylyr. Alyon, Anadolu, Ahududu, Hava, Hasnun Galip, Ba?a?a sokaklary Ye?ilçam denizine akan yrmaklar gibidir. Alyon Sokak’tan her gün bir adam, Ye?ilçam’a açylyr. Figürandyr, ancak Ye?enler Kyraathanesi’ne de?il, Re?it’in Kahvesi’ne yönelir.
Asyl ady Adnan Enbiyao?lu’dur.
Sivaslydyr.
‘Üçüncü synyf lokantalarda doyurur karnyny- uyur üçüncü synyf otellerde
üçüncü synyf rollerde oynar- birinci synyf yürekle
Ku? cyvyltylary siner ceplerine-bir denize açylyr gibi açylyr soka?a-kyrsoylu bir yürek takylyr arkasyna2
Her filmde dostluklara, sevdalara ysyrgan olan, kendisine ait olmayan bir hayaty ya?ayyp hep ‘kötü adamy’y oynayan, ancak tepeden tyrna?a yürek, acymak, dostluk kokan Yadigâr Ejder, sessizli?in gürültüsünde bo?ulan bir Ye?ilçam yolcusudur.
Taner Ay, Ye?ilçam Soka?y Foto?raflary’nda ?öyle bir Yadigâr Ejder portresi çizer: Hep Yadigâr Ejder’i görürdüm Re?it’in evsizlere ev masalarynda, tek ba?yna. Mübala?asyz dev gibiydi, franken?tayn ka?larynyn altyndaki kara mor halklara gömülü kan çana?y gözlerinden kaçak bakardy herkese. Yri, kalyn parmakly büyük elleri vardy. Nedendir bilmem, o günlerde Yadigâr Ejder bende hiç sevmedi?im bedavacy imajyny uyandyrmy?ty. Cüssesinin yaratty?y terörden faydalanyp, bedava ya?ayan birinin gereksizli?ini dü?ünürdüm.
Yyllar sonra, Yadigâr Ejder’i tanyyanlardan Yadigâr Ejder’i dinledi?imde, eski dü?üncelerimden çok utandym, damarlarymda kan yerine kahyr akrepleri dola?ty günlerce. Aslynda varlykly bir ailenin çocu?uymu?. Ama, son günlerinde bir bardak çay içecek parasy bile yokmu?.
Her filminde silahsyz devrilmez cüssesi, bir deri bir kemik jönlerimizin sinek öldürmez yumruklaryyla devrildi, rol icaby. Onu en fazla Cüneyt Arkyn dövmü?tü. Hayatyn dövdü?ü adamlaryn a?zyny burnunu kyrmak, zaten Cüneyt Arkyn’yn sinema felsefesiydi. Yadigâr Ejder gibi emekçilerin ise kaderiydi Cüneyt Arkyn gibi jönlerden dayak yemek.
Beyo?lu’nun kuytu sokaklarynda cep delik mide bo? dola?yrken dolaryn dalgalanmasynda ya?ayanlardan birinin ‘önce dayak ye sonra parany al’ teklifine damarlaryny yyrtan sevinç çy?lyklary atmak ister. Ancak, sesi buz tutmu? bir ?ehrin kur?unî semasyndan kimsesizli?ine susulmu? çy?lyklarynda toplanyr.3 Komedi filmlerinin hiç de komik olamayan rollerini üstlenir.
Taksim Parky’nda ya?muru yorgan yapar. Uçlaryna ölüm ya?an bir yorgan… Uykularyna amonyak kokusu kary?yr. Hava so?uktur ve yoksulluk gizli bir kefendir Ystanbul’da. Beyaz a?açlaryn arasyndan her sabah bir adam uyanyr. Aç, yalnyz ve ayaklaryndan rahatsyz bir adam… Ye?ilçam’yn duyamady?y bir türkü myryldanyr: ‘Seher vakti bu yerlerde kimler a?lamy?-Çimenler üstünde gözya?lary var’ Oysa, bilir Taksim Parky’nda hüzünlenmek yasaktyr! Kalkar, ilkin Re?it’in kahvesine, ardyndan Parmakkapy’ya, kebapçy Mehmet’in yerine u?ramak için yola koyulur. Ömür, artyk adymlaryny iyice kysa atmaktadyr. Artist görmü? ta?ralylaryn merakly ve ?a?kyn baky?lary arasynda ilerler.
Ye?ilçam’dan kader arkada?y Cem Erman, onu ?öyle anlatyr: “Yadigâr’la bir gün parasyzlyktan Taksim Parky’nda oturuyoruz. Karnymyz aç. Bir ekmek ve biraz ka?ar peyniri alacak para çykty ikimizden, ucundan ucundan yedik. Hiç unutmam. Çok sykyntydaydyk. Yadigâr çok sevdi?im bir arkada?ty. Fakat çok garip öldü. Kebapçy Mehmet vardyr Parmakkapy’da. Yadigâr tuvalete giriyor. Çykmayynca merak edip kapyyy kyryyorlar. Tansiyon yükselmesiyle tuvalette dü?mü?. Yüksek tansiyondan beyin kanamasy, zaten ayaklaryndan da hastaydy. ?akacy, ho?, çocuk ruhlu bir arkada?ty. Öyle bir adam Türk sinemasyna kolay kolay gelmez. Çok efendiydi. Çok utangaçty. Herkesin yardymyna ko?an altyn kalpli bir zavallyydy. Nasyl bir Yylmaz Güney, bir Ayhan I?yk gelmeyecekse, bir Yadigâr Ejder de gelmez.”4
Artyk kimsenin dövemeyece?i bir Yadigâr Ejder’den geriye ‘Bana Mazlum’u getirin’ repli?i kalyr.
Hüseyin Alemdar, devasa dü?çocuk için ?u dizeleri yazar: Kabuk tutmayan bir yaraydy sende sinema- sende yarym ekmek arasy hüzündü Beyo?lu-sende tek ki?ilik intihardy otel odalary-sende birer iç kanamaydy Ye?ilçam sokaklary-5 Devamını oku »

HEYBE 39!

Heybe, Makale by Ömer İdris Akdin yorum yok »

Besmele… Hamdele… Salvele…
Bu günler Allah’ın günleri…Her günler Allah’ın günleri… Denildi ki bu derginin okurla buluştuğu gizil bir ruhu vardı. Bu ruh geri getirilsin. Ellerimizi uzattığımızda tutacak, saracak birileri olsun. Birbirimizin güneşi olduğumuzu bilelim, yolumuz aydınlansın. Birbirimizin yağmuru olduğunu bilelim, aynı rahmetin altında serinleyelim. Amenna! Birbirimize ne kadar düşkün olduğumuzu her yolcu dostu bilir. Çünkü bu dergi yoldakilerin dergisidir. Kavi bir yürüyüşle yürüdüğümüzde birbirimizin yüreklerine tutunmaktan başka çaremiz yoktur. Bu dergi her sayısında kutlu bir heyecanı, okurlarından gelen duaların rüzgârını yanı başına alarak çıkar. Bir birimizden başka sığınacağımız kimimiz kimsemiz yoktur. Bu bağlamda kimselere de ihtiyaç duymayız. Ses verdiğimizde biliriz ki, Hakkari’de küçük bir kız çocuğu muhatabımız olmuşsa, narin bir gülümsemeyle karşılar bizi. Ya da Diyar-ı bekr’de buruk ve bunalmış bir yüreğe nahif bir çiğ tanesi olur düşeriz. Veya Antalya’nın/ İskenderun’un arka mahallelerinde bir gencin billur bakışında sevimli bir temenniye dönüşürüz.
Yüreğimize yol düşmüşse ve bu bir kader olmuşsa çaresiz gidilecek dedik, yola düştük. Yol önümüze düştü ve bizi doğunun kalbine doğru yola çıkardı. Mezepotomya’nın uçsuz bucaksız topraklarında yol aldı yolcu. Dünya kurulalı beri bütün zamanların kıblesidir bu topraklar. Acının, merhametin, onurlu ve vakarlı bir duruşun insan suretine yansıdığı kadim topraklar… Rahmet ve bereket bu toprakların süreği olageldi her zaman. Bunun içindi ki şeytanın ve şeytanlaşmışların bu topraklar üzerinde her zaman çok yönlü hesapları olagelmiştir. Kuzeyden güneye doğru uzanan iki hayat kaynağı, Asi Fırat ve Sükûnet ehli Dicle buranın insanı için her zaman ‘ikinin ikincisi’ gibi yarendir. Dicle ne kadar derinden akarsa, Fırat asidir, isyana tetik durur. Biz üç kişi, üç kişiden ikisi Bekir Konyalı ve Dinçer Ateş dostlar muallim edasıyla şunları düşmüş heybelerine; Devamını oku »

HACI BABO

Deneme by Vedat Aydın yorum yok »

Adam gibi adamların yaşadığı zamanlar hasretle burnumda tütüyor. Çocukluğumda dizlerinin dibinde oturduğum, hasbi duruşlarına hayran hayran baktığım babayiğitler nerede şimdi? Sabah gün doğmadan kalkıp abdestini alan, seherin tüm bereketini ambarına dolduran, güne besmeleyle başlayan adamlar, niye bırakıp gittiniz bizi? Siz ki, el değmemiş tabiat kadar hayat dolu, petrol karışmamış denizler kadar temizdiniz. Gözlerimizin önünde bir anıt gibi yükselen sıra dağlar kadar onurluydunuz; toprağımızı bereketlendiren yağmur gibi akardınız gönül türabımıza.
Az söze çok derin manalar sığdıran fıtrat insanları hey! Hey, koca adam Hacı Babo! Siz gittikten sonra cüce insanlar köşe başlarını tuttular. Gözlerinde rahmet ışıltıları bulunmayan, kalplerinde kin ve nefret biriktiren, her hesap karşısında bin renk değiştiren, dost görünüp düşmanla aynı safta birleşen, çok sözle muhatabını usandıran mana fukarası kelam kurnazları her geçen gün çoğalıyor aramızda. Göğe doğru buğu buğu yükselen dualarınızı özledik. Çapak tutmuş gözlerimizi zor açtığımız, özene bezene abdest alarak namaza koştuğumuz, hoca efendinin duasından sonra coşkuyla nasırlı ellerinizi öptüğümüz bayramları özledik. Hatırladıkça burnumuzun direğini sızlatan hatıralar gözyaşımızı toprakla buluşturuyor. Devamını oku »

HÂL TERCÜMESİ

Şiir by Ayşe Eyyüpkoca 2 yorum »

Nicedir yıkanmadı şimâl’im, kırkikindi yağmurlarıyla halis
Konuşamadım efendim kesildi biletim kelimelerce
Dizlerimden bağlar çözüldü düşündüğümde bir lahza
Nicedir firar etmemişim senli tenhalara, kendimledir derdim!

Şimdi ay iki büklüm, bilinmez kaç büklüm firakım
Görmedim hiç ay dolgunu gecelerde beyte gidişini
Bir kalbi kaç hâl bölüşür yokluğunda efendim, kaç dilemma
Şimdi sayamadım bulamadım çözemedim, kendimledir derdim! Devamını oku »

CAFER TURAÇ SÖYLEDİ!

Söyleşi by Fatma Çolak yorum yok »

AFRİKA’DAN CİZRE’YE ŞİİRİN DAĞLARINDA DOLAŞMAK

Bir şairsiniz, üstelik okurlara- en azından bana- kalemi tanımazdan evvel kelâmı tanımış olduğu izlenimini veren bir şair. Sözün edebini layıkıyla taşıyor, çivisi çıkmış bir dünyanın çoktan rahmetli olmuş kelimelerini kabirlerinden kaldırıp, ruhunuzun döktüğü suyla arıtarak saf tutturuyorsunuz dizelerinizde. Sorarım, bu bir itiyâd mı, bir sevk-i tabî mi; yahut şöyle diyelim: ne vakitten bu yana şairsiniz?
Ne vakit şiire başladım hatırlamıyorum. Şiire ilk ürpermem çocukluk yıllarına rastlar; Adana belki yorgun bir sonbahar akşamı pencerelere dayanıp iş dönüşü beklenen ablalar, belki top oynayan çocukların kaleye bile almadıkları göçmen yüzüm, belki de sayılmayan gollerim, bilmiyorum. Ama şiirlerimin üzerinde kalbimin gölgesi var diyebiliyorum. Ben neyle konuştum, benimle ruhum nasıl konuştu, neyi saydım neyi döktüm, hangi yollara gittim, hangi esintilere kapıldım nerdeydim, bir kar sesinde yağışım, bir akarsu oluşum nedendir, bilmiyorum, bir vakte sığdıramıyorum. Devamını oku »

 Sayfalar:   1  2  3  4  5 » ...  Sonuncu »