KUYMAK VE DEVRİM
Cihad'ın evindeyiz. Fatma Hanım'ın orjinal kuymağını yemek için toplanmışız. Muhteşem lezzet geliyor. Ardından çaylar. Evin balkonu şenleniyor. İzzet Kardeş hafiften meseleleri harlıyor. Arslan Bey araya girip konuşmayı kültürel boyuta taşımaya çalışıyor. Cihad, bardakları doldurmakla meşgul ama birazdan topa girecek gibi ortamı kokluyor. Kendisi çoğunlukla kontra sorularla başlayıp söyleyeceği lafı sona bırakır. Üçüncü bardaklar yarıya indiğinde Mustafa Öner ve Ali Serenli...
“İşi adaletle yap, buna gayret et. Hiç bir zaman zulüm etme. Gönlünü ve dilini doğru tut! Halka faydalı ol, onlara zarar verme! İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır! Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme. Hangi işe girersen, önce sonunu düşün. Sonu düşünülmeyen işler, insana zarar getirir. İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır. İnsana insanlığı nispetinde mukabelede bulun. Böyle...
ii
ben şimdi dalları kırık bir aydınlık üzerinde olabildiğince üzgün karşılıyorum geceleyin uykuyu. çünkü cemaatimin fazileti yer ile yeksan... tanıma gelmez bir hal benimki... elifler...
Freud 20. yüzyıl insanını nevrotik olarak tanımlıyordu. Nevrotik bozukluklar psikiyatride psikozlara oranla daha hafif rahatsızlıklar olarak kabul edilmekle beraber çoğunlukla tedavisi de psikoza oranla...
Dinçer ATEŞ'e İthaf olunur
O, ikinci teklik şahıs olan 'sen'in
Mekandaki ötelenmiş halidir
Öteki dile, topluma, bireye ve kültüre olumlu veya olumsuz pozisyonlarda dağılabilecek bir kavram. Zihinsel...
dünya körleşti dostum
yeryüzü kirlendi
renksiz günlere uyanıyor zaman
şehirlerin zifir yüzü dokunduğunda
tanımsız kaldı elleriniz
ve bütün tanımlar arsızlaştığında
gök, yüzünden korktu
ve bir kız çocuğunun çığlığı sokak sokak dolaştırıldığında
ruhumuz...
Besmele… Hamdele… Salvele…
Mektup geliyor… Mektuplar geliyor… Tek tük de olsa ara sıra da olsa mektuplar geliyor. Sizden bir buğu sizden bir koku geliyor. Sıcak...
Hayat
Süzülen
ışıkta
Kalplere
Akan
Bir
Nasihat
Ve
Sevgiyle
Sırlanmış
Bir kadehtir.
Doldurduklarınızın
İçerisinde
Aşk
Yoksa
Sarhoş
Olmayı
Beklemeyiniz.
Bir gülüşün ince telli balkonlarında, tütüne kesmiş parmaklarıma,
denizi vuran yeni doğmuş bir ses gibi
dokunduğunuzu,
nasıl unutursunuz...
Hatıraların örtülü kapılarını..,
şarkıya özlem duyan dudaklarımın kilidini..,
bir avuç kar...
Sevgiliden
Yana,
Perçinli Saatler
Ve
Kötürüm
Bir
Hayat
Kaldıysa eğer
Gönlünüzün
Solgun duvarlarında,
Anadan doğma
Bir ateş dili
İle
Aşkın
Sırrını
Kaybettiğinizdendir.
Kırılan bakışlarında donan.., kefen giymiş sözlerin..,
dökülürken çorak dudaklarında..,
bölüşüldü tüm acılar..
Mezar üstüne bırakılan iki dal papatyada.
Her şey
paylaşılırken
sen kaldın bana....
Emanet...
Umutları
Isıtan
Gönül
Sıcaklığının,
Soluklarınızın
Tüm
İklimlerine
Yansıması
İstiyorsanız,
Onu
Yüreğinize
Ateşi koyan
Sevgilinin
Aşkıyla
Besleyiniz.
Sarmaşık saçlı uzun bir sokağın omuzlarından süzülerek,
mora çalan adımlarınızla gelip beklediğiniz
durakta
ilk gördüm sizi.
Bir şehrin uykudan uyanır hali vardı üzerinizde.
Yeni doğan çocukların ellerine gül...
Aşkınızın,
Gül
Bahçelerindeki
Buğulu
Şafaklara
Taşınmasını
İstiyorsanız,
Nehirlerin
Mavileri
Kıskansa da,
Sevgilinizi
Güneş
Yüzünüzle
Ve
Solmayan
Çiçeklerle
Bekleyiniz.
Oradaydın.
Şakaklarında savaş onuru taşıyan, bir yangının ardında.
İki kulaç ötede özsuları çekilen kızlar vardı.
Ve türkülerinde bir olta bekleme sabrı.
Karşında
Karanlığı yüklenmeye hazır, upuzun bir nehir...
Şiirsiz
Bir
Gönül,
Mavisi
Olmayan
Deniz
Gibidir.
Kıyılarında
Yaşayacağınız
Aşklar
Donuk
Kalır.
Karanlığa bırakılan bir intihar bohçası yüzünle.., sen, yürek vuran avcılığa soyunduğundan bu yana,
adını şiir koydum sevgilim.
Artık kendimi savunacak kadar takatim yok.
Her vefasız kurşunun,
göbeği kesilmiş,
mağlup...
Mola
Verdiğim
Gölgelerin
Soluğunda
Şunu
Anladım ki,
Aşka
Çıkan
Bir
Tek
Yolun
Dışında,
Tüm
Yollar
Sütunları
Yıkılmış
Bir
Saraymış.
Sana olan bu aşkım;
Duvak heyecanıyla., gönüllerdeki sahralara su taşıyan., taze gelin telaşıydı... Destanların ağıtı.,
hastanın sabahı beklentisiydi., matemli limanlarda...
Kurşunların adrese,
ve
İsmail’in hançere teslimiyetiydi., kızıl şafaklarda...
Akşam...
I
serin külleri savur gayesi güzdür aşkın
ince parmaklı ölüm kalem tutamaz yazık
şiir zaten oyuncak şair büyük çocuktu
düşünde savaş görmüş zaten savaşıyormuş
gözleri afgan kadar kalbi desen...