Eyl 28
Biliyoruz seni, duyuyoruz İbrahim. Yerle bir oldu seninle putlar, hepsini ezber ettik İbrahim. Biz suskun kuşları dünyanın, kanatlarımız yorgun. Pusmuşuz, vurulmuşuz, kovulmuşuz.
Çık gel şimdi İbrahim.
Kalkansızız, donanımsızız, baltasızız İbrahim. Senin zamanında tek tür put varmış. Şimdi her yer put kaynıyor. Putsuz gezene küstahça bakılıyor. Horlanıyor, dışlanıyor putu olmayan. Gelmez misin İbrahim? Dualarımız sel olsa, gözyaşımız göl olsa koşmaz mısın İbrahim?
Evlerimizde, işlerimizde, dillerimizde, kalplerimizde… Her yerimizde put var İbrahim. Hazırız patlamaya. Gelip bizi görmez misin İbrahim?
Çeşit çeşit putlar büyütüyoruz gün be gün. Övgüler yağdırıyoruz yeni şirk türü bulana. Madalyalar sunuyoruz birbirimize. Devamını oku »
Eyl 26
Sömürgecilikten anlaşılanın beyaz yelkenli kalyonlardan denize salınan tekneleriyle karaya görkemli şapkalarıyla ayak basan İspanyol denizcileri algılandığının ötesinde bir dünyada yaşadığımız malum. Artık yaşadığımız dünya, göstergelerini bir biçimde mahiyetin ayrıntılarında gizli tutuyor. Var olanla görülen arasında, görülenle anlaşılan arasındaki bir ayrımdır bu. Bu ayrımın niteliğini, etkilerinin genişliğini ise tartışılmaz ikna gücü iddiasıyla bilim sağlıyor. Sağlam temellere dayalı bir inanç sistemi rolüne girmeye başlayan bilimin pozitif anlayışı insanlığı kendine bağlıyor ve bütün tanımları yeniden kurguluyor. Buradaki mesele kör bir bilim düşmanlığı değil, irdelenmiş, önyargılarından arınmış bir sosyal bilim arzusudur.
Bilim tarihi aynı ölçüde insanlık suçlarının tarihini de kapsıyor demek sanırım bilim adamları için çok da ağır bir suçlama sayılmamalı. Şu ya da bu şekilde işlenmiş cinayetlerin, katliamların, zehirlenmelerin arkasında kalın gözlükleriyle bekleyen bir bilim adamından bahsetmek sanırım bu işi abartmak anlamına gelsede meselenin özü bir anlamda burada yatıyor. Korkarım bu paranoyak düşünce bilim adamlarının işlerini su taşımakla sınırlandırarak, fizik laboratuarlarını kafeye çevirerek, kimya şişelerinin yerin bilmem kaç metre derinliklerinde ebediyete emanet ederek rahata kavuşur. Devamını oku »
Eyl 26
Bu zamanın en mühim meselelerinden biri insanın kendi nefsini ikna etmesidir.
Çorak bir rüyada yalnızlık biriktirmekten alıkoy düşlerini.
Kapıda seni bekleyen yalnızlıkları içeri almadan yalnız kal ve sabırla düşün.
Ayaklarım ne zaman yere basacak, ben ne zaman yerli olacağım. İnsanlar arasında insanlardan bir insan olma veya yalnız kalmanın hususiyetini ne ölçüde anlamışım diye soruyorum kendime?
Yalnızlığın çepeçevre sardığı dünyamın içinde gezinirken gördüklerimin sahihlik derecesi ne kadardır?
Yalnız kalmak ile yalnızlık aynı şeyler mi acaba?
Yalnızlıktan murad nedir? Kimler ve niçin yalnızlık? Mutlak yalnızlığın buutları nelerdir?
Ey kendini yalnız zanneden kalabalık insan! Bilir misin düştüğün, küçültülmüş koca bir hezeyandır seninki. Nasıl zannedersin ki asıl mal sahibini kendini?.. Devamını oku »
Eyl 26
Deneme, Şiir by Zahir Ertekin
Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dört nala dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.
- Ahmet Muhip Dranas
Esen rüzgârın sertliğiyle, tanecikler yön değiştirerek yüzümü yalıyorken, ıslak yüzümden akarak eriyen karlar, damlacıklar halinde vücudumu ısıtıyordu. Bu sırada ısınan yalnız vücudum olmasın istedim ve bu nezih taneciklere duygularımı ve yalnızlığımı açtım.
Açın kar girsin yüreğinize. Temizlensin günahın isinden pasından diye kalpler… Kar geldi, iyi de etti. Bugün şehrimize inen kar yüreğimize su serpti. Hasretimizi bir nebze de olsa dindirdi. Ona bakınca duygularım birbirine girdi. Bu beyazlık, bu saflık, bu güzellik ne kadar da iyi geldi bir bilseniz… Devamını oku »
Eyl 26
Deneme, Şiir by Zahir Ertekin
“İnsan var ki; gönlü arşı Rahman’dır
İnsan var ki; sakın, çünkü Şeytan’dır
Öyle İnsan var ki; alemlere sultandır
İnsan var ki, yeyip yatan hayvandır” - S. Bozçalı
İnsan kendi kendini yıkar/yakar. Gecesinin bekçiliğini o terk eder. Binasının altına kendi elleriyle kor dinamiti. Sonra da hüzünlenir durur. Bunu bir insanlık haliymiş gibi görür. Ne komik. Kendi çölünde mahsur, kendi dağdağasına müptela, kendi dünyasında mahpustur insan. Kendisi olamadığından olsa gerek, yakarışsız büyümesi, yaratıcısına ilticadan uzak durması.
İnsan, ardı ardınca noktalar helezonu. Üç noktadan ibaret değil, noktalar memleketi adeta…
İnsan, büyüklüğünü bilmeyecek kadar küçük; küçüklüğünü bilmeyecek kadar mağrur…
İnsan, bir damla kan, endişelerin, tasaların ise haddi hesabı yok…
İnsan, su misali akar, ama yön konusunda problemli…
İnsan, derviş ve ölüm arasında sonsuzluğa el açmayı bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen, nankör, bencil, bertaraf… Devamını oku »
Son Yorumlar