Her yanı düşmanlarla çevrili bir ülkenin "adam edilmesi gereken insanları" olmuşuz yetmiş beş yıl boyunca. Ağdalı ve sonu gelmez nutuklar asılmış boynumuza bize rağmen biz için. Şaşalı törenlerle kullanılmasına özen gösterilen Cumhuriyetin 75 yılında neler görmüşüz neler. Padişaha kul tebaa olmaktan, oligarşiye...
Yüreklerimizden sevda katarları geçer ve biz geceye bakarak umutsuzluğa düşmeyiz. İyi insanların iyi binitlerle gözden kaybolduğu puslu bir dünyanın ortasında bulunuverdiğimizde, kendimizi yapayalnız hissetmiştik. Öylesine yetim. Öylesine mahzun.
Ama bilinir ki Allah günlerini üzerimizde döndürüp dolaştırıyor. Ve yine bilinir ki gece yalnızca bir arınmadan ibarettir. Şimdi arınma zamanı. Öylesine ki yarına adımlarımızı sağlamca basarak çıkacağız yola. Heybemizde dostlarımızın tebessümleri, gözyaşı kuleleri, ekini ve nesli...
İsra
iloğullarından Davut, bir taşla devirdi Calut’u
Ve şaşkın şaşkın gülümsedi sonra
‘ben küçücüğüm, o kocaman... Nasıl oldu bu?’
Ve Calut’un evine yerleşti İsrailoğulları.
Ritim bozuluyor, evreni, ilahi bir emanet olarak insan merkezli evreni kuşatan harmoni, kaotik saldırganların boy hedefi haline geliyor. Yaşama dair ne varsa güzel olan kuşatıcı ve sevecen olan, sağır duvarların kuşatması altında. Sahte ve onursuz bir sürecin girdabına karşı direnen yüreklere, korku ve vehmin davet ettiği ihanet, süslü, albenili bir ambalajla sunulmaktadır bugün. Sükût... Yalnızca sükût. Ne söyler şimdi şair: "Sükût suretinde/...