KEŞKE

5

İnsanı bunaltan, içine sıkıntı veren ve ona derin bir “âh” çektirten bir kelime söyleyin deseler sıralayacaklarım arasında ilk sıralarda yer alacaklardan biri “keşke”dir. “Keşke”den sonra kurulabilecek bütün cümlelerde yoğun bir pişmanlık duygusu vardır. Yapılamamış ya da yapılıp da iyi bir netice alınamamış her türlü işin sonunda “keşke” diye başlayan cümleler, dönülmez bir yolda olduğumuzun göstergesidir.

Bir işe koyulmadan önce ya da bir yola çıkmadan, iyi bir hazırlık döneminden geçmeli aklını kullanan kişi. İyice tartmalı, düşünmeli, adımını sağlam atmalı yola. Hatasız kul olmaz, doğrudur ama en küçük hatalarla kurtulmasını bilmenin yollarını aramalı pişmanlığın fayda etmeyeceğini bilen kişi.

“keşke hiç büyümeseydim

o sokakta öylece kalsaydım

elimde topacım

aklımda yeni oyunlar” der bir şiirinde ölüm korkusunun en büyük şairi Cahit Sıtkı Tarancı. Sebepsiz, anlamsız bir pişmanlık duyar şair ve bir mabet gibi keşkeye sığınır. İş işten geçtikten sonra, zamanı geri getirmenin imkânsızlığını bildiği halde keşke diyerek acizliğini bir nebze olsun avutmaya çalışır.

— Hey sen. Böyle gidersen, gün gelir ki büyük bir pişmanlıklar abidesi olursun. “Keşke daha çok çalışıp da kazansaydım şu sınavları. Keşke evlenmekte acele etmeseydim. Keşke bu mesleği seçmeseydim. Keşke, keşke, keşke…”  Ve uzayıp gider böylece; anlamsız, gereksiz, bir sürü pişmanlık. Duygularını bir kenara bırakmadığın müddetçe, balıklama daldıkça hayatın ortasına, her gün biraz daha silinir yüzün. İçini yiyip bitiren bu evham gün gelir ki unutturur seni.

Bin düşünüp bir karar verirsek, yaşadıklarımızı aklımızdan çıkarmazsak tekrar düzelebilir her şey. Ataol Behramoğlu, “yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” der şiirinde. Yaşadıklarımız önümüzü aydınlatan bir ışık gibi olmalı. Etrafımıza duyarlı olarak, gördüğümüz her şeyden kendimize bir pay çıkararak, emin adımlar atmak için yaşamalıyız artık. Silik adımların kaybolduğunu, ani alınan kararların bir zaman sonra üzerimize bir sis bulutu gibi çöktüğünü düşünerek ve “keşke” demenin bir fayda getirmediğini unutmayarak esaslı duruşlar bulmalıyız kendimize. Milyonlar içinde sıradan biri olmamak için, kendimizi işaret edecek ayrıcalıkları bularak seçkin bireylerden olmak için artmalı çabamız. Keşkeleri kovarak sözlüğümüzden, umudu biz olan cümleler kurmalıyız şimdi.

Karmaşık bir dünyada yaşıyoruz. Anlaşılmaz olmak, bazen en mâkus talihimiz olabiliyor. Derdimizi anlatamamak, sıkışıp bir köşeye çekilmek ve geri adım atmak bazen kaçınılmaz hale geliyor. Yanlış adımlar atıp da sonunda büyük pişmanlıklar yaşayacaksak, en güzeli geriye geçilip, biraz daha çeki düzen vererek bakışlarımıza, öyle düşmeli yola. Boş yürüyüşler için çıkılmamalı yollara. Bitirici adımlar atmak için tekrar tekrar kuşanmalı yürek kılıcını. Selçuk Küpçük bir şiirinde; “hayat bir tutam geri çekilmektir çoğu zaman” der.  Büyük yenilgiler yaşamak, daha da bilemeli hıncımızı. Yeniden, yeniden ve yeniden pişmanlıkların üzerine yürümeli emin adımlarla. Samuel Beckett; “hep yenildin, hep yenildin, olsun gene dene, gene yenil, daha iyi yenil” der. Yaşadığımız yenilgilerimiz bile bize yakışan bir onura sahip olmalı. Başımız dik durmalı kalabalıklara karşı. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” diyor Üstad Sezai Karakoç şiirinde. Bizim yenilgimizin bile mazluma bir cesaret verecek kadar dik başlı olması gerekir.

Keşkelerin üzerini koyu kalemlerle karalamanın zamanı geldi. Hesabı yapılmış adımlarla düşerek yola, selam vererek en yakınımızdan başlayıp en uzağımıza kadar, “evet” diyebilmeliyiz; “ ne yaptıysam ben yaptım, ardındayım attığım her adımın. Pişmanlık, keşkelere saklanma ve gizlenmek kuytu köşelere yakışmaz bana. Doğru bildiğimin izinden yürüyeceğim sonuna kadar. Bir ümmet hassasiyetiyle. Aşk ile.”

Önceki İçerikKALBİME İTİRAFLAR
Sonraki İçerikKOĞUŞ KALK!