BAŞIMDA DÖNÜYOR HAYAT

8

Hep yorgun bir gün sonu oluyor ayaklarımı dayadığımda kanepenin kenarına.
Gözlerim beyaz tavanın tek siyah noktası etrafında dönüyor.
Dönüyorum sabahtan başlayarak ayak uçlarıma.
Ucu kırılmış bir kalem gibi, kurumuş bir nehir gibi her şey.
Her şeyi yeniden gözden geçirmek gerek diyorum, artılar, eksiler, çapraz, geometrik.
Geometrik bir yanı yok hayatımın, her şey yuvarlak, sağlamasız hesaplar.
Hesabı verilecek ne çok şey var, ve ne kadar az hesaba dahil olacak olan.
Olan ve olmakta olan her şeyde bana düşen hep bir eksilti oluyor ve neden hep bir hüzün tadı damağımdan ayrılmayan?
Ayrıksı bir damar var demek ki bende.
Bende mutluluk tutmaz bir toprak parçası.
Parçalanıyor hayatım durmadan, içim, yüreğim.
Yüreğim bütün  yetimliklerden bir pay bulup çıkarıyor nasılsa.
Nasıl oluyorsa hep geç kalıyorum hayata.
Hayat düşmüyor yakamdan.
Yakamda boynu bükük kalıyor karanfiller, şebboylarsa ağlamaklı bir titreyişe tutuluyor.
Tutuluyor ay denize bir gece vakti.
Vakitler geçiyorum hayatımdan, mevsimler geçer gibi, hiçbir mevsim oturmuyor üzerime.
Üzerimde çağlardan beri sürüp gelen bir ağırlık, dinmeyen bir sızı, göğsümün sol yanında iyileşmeyen bir yara.
Yaramı yaralıyorum durmadan, ateşe köz verir gibi, yaraya tuz basar gibi, durmadan.
Durmadan aynı hikayeyi yaşıyorum, aynı rüyaya uyuyorum. Felah bulmuyor kahraman, ne vurulup ölüyor adam gibi, ne de kaçıp kurtuluyor.
Kurtuluş umudu taşımıyorum içimde, içimde yeşeren bir filiz yok.
Yokluğa çekmiyorum varlığı ama var olan sahici bir yokluk oluyor hep.
Hep yorgun bir gün sonu oluyor ayaklarımı dayadığımda kanepenin kenarına.

Önceki İçerikBİRGÜN VAR YA BU MÜNZEVİ ÇOCUKLAR;TAA ALNINIZIN ORTASINDAN SEVECEKLER SİZİ BAYIM !
Sonraki İçerikBİR ÜÇGENİN ORGANİK ZARARLARI