Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir – 4

1

E D E B İ Y A T   YAZILI YOKLAMA  SORULARI  I

DİNÇER ATEŞ’E

Soru 1

·          Ahmet Arif’in şiiri neden karanfil kokar, neden toplu fotoğrafları bile vesikalık çıkar?
·          İsmet Özel, müritlerini bırakıp neden celladına gülümser?
·          Neden, Ece Ayhan’ın  anıtı mezun etmez hiçbir  meçhul öğrenciyi?
·          Necatigil’in şiiri, neden  solgun bir gül olur  (d)okununca?
Neden, birinci sigarasıyla dünyanın bütün orta sınıflarına ortak kılar memur edilmiş hayatları?[1]
·          Neden herkesin bir Attila İlhan’ı olduğu bu kadar geç anlaşılır?

Soru 2

·          Neden, uyanmak rüyayı değiştirmez?[2]
·          Neden ilk kitaptan sonra ölür bazı şairler? Neden ölünce sevilir bazı şairler?
·          Erzincan’a kar yağsa neden en çok Fahriye Abla üşür?
·          Türkân Şoray, neden, Devlerin Aşkı’nda, Derviş Bey’de, Dila Hanım’da Kadir İnanır’a baktığı gibi bakmaz çocukluğumuza?
·          Neden, sevgilinin fotoğrafa dokunuşunda, çocukların gülüşünde artık şiir yok? Kimse kimseye ‘parmaklarının gölgesini göndermez’[3] mektuplarda?

Soru  3

·          Yılmaz Güney, Ferhan Şensoy, Demir Özlü, Orhan Duru, Selim İleri, Nedim Gürsel gibi isimlerin yetişmesine önayak olmuş bir kültür anıtı Vedat Günyol Hoca’nın seksenli yaşlarda evinin kirasını ödemek için mutlaka çalışması gerektiğini hangi kültür bakanı bilir?[4]
·          Neden, Darphane Genel Müdürlüğü yapan şair  Cemal Süreya, 26 yılda 29 ev değiştirir ve yoksul ölür?
·          Nâzım Hikmet, sabah sabah elinde o günün gazetesi kapının arkasına yığılıp ölürken elindeki gazete acaba neler yazıyordu? Bir muhabir bunu merak etti mi?
·          Neden her gelen yeni belediye başkanı önce kaldırımları değiştirir ve neden İstiklâl Caddesi’ne Necip Fazıl’ın muhteşem ‘Kaldırımlar’ı kazınmaz?[5]
·          Mehmet Akif ile büyük yergi üstadı Neyzen Tevfik’in aralarında tuhaf bir dostluk olduğunu, Neyzen Tevfik’in, Mehmet Akif’e çok saygı duyduğunu ve her karşılaştıklarında onun elini öpmek, onunla sohbet etmek için can attığını, ancak Mehmet Akif’in Neyzen’in çok içmesine kızdığı için karşılaştıkları meclislerde ona pek yüz vermediğini, hatta azarladığını, bu durum karşısında Neyzen’in küçük bir çocuk gibi kenara çekilip ney’ini, acı acı ağlayarak üflemeye başladığını, öte yanda ise Akif’in de bir eliyle yüzünü göremesin diye perdeleyerek için için ağladığını; ikisinin hayatının da büyük sıkıntılarla geçtiğini, Akif’in Mısır’a kaçtığını, Neyzen’in yıllarca kaldırımlarda, hastanelerde, tımarhanelerde süründüğünü, Neyzen’in hayatı boyunca Marmara Denizi kadar şarap içtiği halde uzun sayılabilecek bir hayat sürdüğünü, ancak hayatı boyunca ağzına bir tek damla içki koymayan Mehmet Akif’in Neyzen’den çok çok önce ve hem de siroz’dan öldüğünü  edebiyat tarihçileri neden yazmaz?[6]

Soru  4

·          İnşaatlar, neden akşama kadar kendi kendine türkü söyleyen binlerce Doğuluyla kaynar ve neden sadece bir tanesi İbrahim Tatlıses olabilir?  Tatlıses, Türkiye’ye niçin, bu kadar  benzer?
·          Neden,  hayat; kızlara bir güzellik yarışması, delikanlılara paranın gücü olarak sunulur?[7] Neden, türbanlı kızlar, bu kadar iddialı giyinir, tesettürlerini markalaştırır? Devrimci kızlar, neden salaş ve iddiasız görünür?
·          Neden, korku ve güvensizlik içinde yaşıyoruz?
·          Niye, romanlar, şiirler, öyküler, filmler, oyunlar, konserler, baleler, operalar insanı, insanlığı arındırır, iyileştirir, adam eder diyorlar?
·          Neden, sıkıntı kişilik kazanıyor, yalnızlık gizli gizli büyüyor, mutsuzluk çağımızın somutlaştırdığı bir erdem, bir ayrıcalık oluyor?

Soru   5

·          “Hava poyraz. Pis bir yağmur çiseliyor. Üç kişilik bir aile sıska atın çektiği dangıl dungul arabaya gönderilen ya da getirilen çiçekleri de attığımız çöp bidonlarından para edebilecek malzemeler taşıyor.
·          Kuaförden çıkan iyice parlak bir kadın, parfümüyle, jölesiyle, kürküyle, dört yırtmaçlı eteği ve ağzındaki kusursuz şokola lezzetiyle kaldırım kenarından akan lağım sularına nefret yağdırıp arabasına biniyor.
·          İhtiyar, biraz iki büklüm, hafif sakallı biri. Bir elinde çeyrek ekmek, ufak bir çıkın, bir elinde sapı çatlak, kendisi paslı, kötü bir balta. Başını apartmanlara doğru kaldırıp duyulur duyulmaz bir sesle ’O-dun-cuuu!’ diye bağırıyor.[1]
·          Çocuk kılığına girmiş yoksulluk; trafiğin sıkıştığı yerlerde, kirlenmiş araba camlarını yırtık ve kirli bir suya batırılmış süngerleri ve plastik fırçalarıyla temizlemeye çalışıyor, ya da abi, abla selpak sesini kullanıyor. Yüzleri,  panik duygusundan sapsarı bu uçurum çocuklarını, yaşadıkları öfke daha cesur ve korkusuz yapıyor. Yoksulluktan tiksinti adına  uzatılıyor bozuk paralar.[2]
·          Bütün bu olumsuzluklara tepki duymak değil, tepkisiz kalmak neden doğal sayılır?

Soru  6

·          “Yurdumun deli ve akıllı ırmakları, coğrafya derslerinin yabancı konukları, boş yere ve yana yakıla neden akıyor?
·          Niçin, “acı çok değişken, çok hızlı? Sevinç çekingen, utangaç… Umut kış güneşi….
·          Niye, her sabah güneş doğuyor. David Hume doğmayabilir dese de, şimdilik doğuyor?”[3]
·           Şiir,  neden geri çekilir?
·          Aşk, niye bize küser?

Soru  7

·          Neden, bir ney rüzgârıyla gelir sûz-i dilârâ, neden hüzün yağar Selim’in gözlerinden?
·          Neden düğümlenir çemberine bir yezidi?
·          Neden, gözleri ahu bir güzele köle olur Selimî?
·          Neden, aşk denizlerini mumdan gemilerle geçer Şeyh Galib?

VE NEDEN, YUSUF’UN KUYUSU  KALBİNDEDİR?[4]

[1] Metin Üstündağ
[2] Murathan  Mungan
[3] Ülkü Tamer
[4] M.Üstündağ
[5] M. Üstündağ
[6] M.Üstündağ
[7] M. Mungan
[8]  Süreyya Berfe
[9] Cezmi Ersöz
[10] S. Berfe
[11] M. Mungan

Önceki İçerikEdebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir – 3
Sonraki İçerikMEVSİMLER GİBİ KARIŞTI AKLIM