MÜTEVAZİ BİR ENTELEKTÜEL: CİHAN AKTAŞ

1

Seksen sonrası İslamcı düşüncenin asal sorunlarından birisi Müslüman kadının başörtüsüyle kamusal alanda temsil edilip edilemeyeceğiydi. Laikçi kesim ile İslamcı çevrelerin bir düzlemde buluşamadıkları bu sorun, pek çok sosyolojik araştırmaya konu olmuştur. Özellikle inançlarından dolayı başlarını örterek okumak isteyen Müslüman kızların yaşadıkları trajik durum, pek çok kitapta toplanmıştır. En temel insani hakları ellerinden alınan kızların içine sürüklendikleri sıkıntıların yol açtığı psikolojik travmalar, etkisini gelecek kuşaklar üzerinde de sürdürecek gibi gözüküyor. Bu süreci şu ya da bu şekilde yaşayan entelektüel kadın yazarlar, demokrasinin inkâra dönüştüğü bu mevzudaki ikiyüzlülüğe her zaman dikkat çekmişlerdir.

Bütün bu süreçleri çok yakından yaşayan ve hadiselere tanıklık eden Cihan Aktaş, Türkiye’de ‘kılık ve kıyafet’ bağlamında inancı gereği başını örten kızların yaşadıkları sıkıntıların temeline inerek entelektüel bakış açısı getirmiş, Müslüman kadının serüvenini anlamamız için ciddi bir çaba göstermiştir. Cihan Aktaş, bir yazar olarak sadece Müslüman kızların yaşadıkları sorunları incelemekle kalmamış, dergi ve gazetelerdeki yazılarıyla, inceleme-araştırma tarzı kitaplarıyla, öykü ve hikâyeleriyle Türk toplumunda kadının içinde bulunduğu sorunları geniş perspektiften ele almış ender yazarlarımızdan birisidir. O, velud bir yazar olmasına rağmen, medya maydanozu olmayı asla kabul etmemiş, Müslüman kadının ağırlığını taşımıştır her zaman. Entelektüel birikimini eserleri ve çalışmalarıyla ortaya koyarken, mütevazı kişiliğinden ödün vermemiştir. Gazete köşelerini işgal eden kimi hemcinslerinin aksine, önden gidenlerin nasıl bir sorumluluk taşıması gerektiğinin bilincinde olmuştur. ‘Düşünsel Duruş’u yanında, ahlaki ve manevi duruşunun da örnek teşkil ettiğine kuşku yoktur. Çünkü o, iki farklı eserde kaleme aldığı gibi Fatıma ve Zeyneb’in yolunun insanı selamete çıkaran bir yol olduğunun farkındadır. Bir iki eser ortaya koyarak fikrini kibre kurban eden yazarların bol olduğu bir zamanda, onun gibi üretken bir yazarın mütevazılığı takdire şayandır.
Cihan Aktaş, Modernizmin yıkıcılığının farkında bir yazar olarak onunla yüzleşmeyi göze almış, “Modernizmin Evsizliği, Ailenin Gerekliliği” başlığıyla çok önemli bir kitap neşretmiştir. Kapitalizmin sinsi tuzaklarının aileyi nasıl yok ettiğini geniş açıdan inceleyerek, modern bireyin içine düştüğü yalnızlığın ölümcül halini gözler önüne sermiştir. Modernizmin albenili dünyasının yıkıcılığı karşısında Müslüman ferdin tevhid ilkesini esas alarak sağlıklı bir aile yapısına kavuşabileceğini ısrarla vurgulayan Aktaş’ın bu çabasının önemini kavramak gerekiyor. Sürekli tüketen, taklit eden, yönlendirilen, sömürülen kitlelerin nasıl kendi varlıklarının farkına varmaları gerektiğini ısrarla dile getirdiği eserlerinde Batının kokuşmuş değerlerini bir nimet gibi sunanların maskesini indiriyor. Dine, aileye, geleneklere sırt dönerek yeni arayışlara iten kaosun adını koyuyor. Cihan Aktaş’ın kitaplarında tehlikelerine dikkat çektiği ve adına modernizm denen şeyin, aslında bize aptal olmamızı salık veren modern fütürizm olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bizi değersizleştiren şeyleri cilalayarak, ambalajlayarak sunan bir hayat tarzının göz kamaştırıcılığı, idrakten yoksun bir şekilde bizi değerli kılan şeylermiş gibi vaat edildiğini görüyoruz. TCK’nin 312. maddesi uyarınca toplatılan, birkaç mahkeme sonra berat eden Bacı’dan Bayan’a adlı eserinde ise İslamcı kadının kamusal alan tecrübesini ele alarak bu mevzuları derinleştiriyor. Bu arada belirtmek gerekiyor ki, İslamcı çevreler, fevkalade mühim olan bu eser üzerinde yeteri kadar durmamıştır. Bunun kendi gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınmak olduğunu söylemek abartı sayılmamalıdır. Zira altı bölümden oluşan eserde, İslamcı kadının geçirdiği evreler büyük bir cesaretle tartışılmış, onu değersiz kılan şeyin nasıl da kutsanarak kabul gördüğü örnekleriyle ele alınmıştır. Gerçek Hayat dergisinde haftalık yazıları yayınlanan Aktaş’ın araştırma-inceleme tarzı kitaplarından bazıları şunlardır: Sömürü Odağında Kadın, Hz. Fatıma, Hz. Zeynep, Veda Hutbesi, Sistem İçinde Kadın, Tanzimat’tan Günümüze Kılık Kıyafet ve İktidar, Tesettür ve Toplum: Başörtülü Öğrencilerin Toplumsal Kökeni üzerine Bir İnceleme, Mahremiyetin Tükenişi, Şark’ın Şiiri: İran Sineması, Bacı’dan Bayan’a: İslamcı Kadınların Kamusal alan Tecrübesi, Devrim ve Kadın Dünün Devrimcileri, Bugünün Reformistleri, Modernizmin Evsizliği ve Ailenin Gerekliliği, Şark’ın Şiiri: İran Sineması.

Cihan Aktaş araştırma ve inceleme kitaplarının yanında hikâye ve öykülerle de temayüz eden bir yazardır. Acı Çekmiş Yüzüne, Ağzı Var, Dili Yok Şehrezat, Bana Uzun Mektuplar Yaz, Duvarsız Odalar,  Üç İhtilal Çocuğu, Halama Benzediğim İçin, Suya Düşen Dantel… gibi hikâye, roman ve öykü kitapları var. Öykülerinde kişinin içe ve dışa dönük çatışmalarının ağırlıklı olarak ele alındığını görmekteyiz. Bunu, yazarın kendi iç dünyasının tecrübelerini zengin bir dil kullanarak okuyucuya sızdırması olarak da görebiliriz. Kadının yaşadığı baskıdan, mekânsızlığa; modernleşmeden dini fatalizme geniş bir açıdan konuları ele almaktadır. Müslüman kadının toplumda var oluş mücadelesini verirken ait olduğu çevrenin çarpık düşünceleriyle yüzleşmeyi ihmal etmez; ancak bunu yaparken muarızlarına asla koz vermez. Yeni Devir gazetesinden bu yana fikri ve edebi sahada tebarüz eden Cihan Aktaş’ın Müslüman entelektüel kadının iftihar edilecek bir örneği olduğunu söylemeliyiz. Kendisiyle dönem sayılabilecek Fatma K. Barbarosoğlu, Yıldız Ramazanoğlu, Nazife Şişman, Sibel Eraslan… gibi Müslüman kadın entelektüel yazarlarla birlikte Türkiye’de Müslüman kadının dönüşümünde başat rol oynadıklarını kimse inkâr edemez. Bu yazarlarımızın, Türk toplumunda kurgulanmış bir dinin taklit edilmesinde kadının içine düşürüldüğü acıklı duruma dikkat çekerek, tahkike dayalı bir kavrayışla yaşanan bir İslami hayatın daha anlamlı olacağına dair çabaları her türlü takdirin ötesindedir.

Önceki İçerikNURİ HAKDİL “HER DAĞIN BİR DURUŞU VARDIR!”
Sonraki İçerikŞİMDİ NE OLACAK?