EVET SİZ BAYIM!

1

Bir yanda onsuz edemediğim madde, bir yanda susuzluğunu çektiğim mana, bu ne menem bir dünya, diyor hal-i pür melaliniz, yırtık ceplerinizden akıyor tüm sermayeniz ve  kontör gibi atıyor günleriniz. Durunuz. Yolun ortasında değil. Kenara çekilin. Bırakın aksın kalabalık, siz ezilmeyin. Soluklandınız mı? Güzel. Şimdi dinleyin. Şu kaldırımın ortasına isyan gibi dikilmiş çam ağacının dikenciklerinden birini koparın. İyice ezin elinizde. Şimdi koklayın. Boyunbağınızı gevşetip gömleğinizde bir göğüs düğmesi genişleyin. Durumu gözden geçirin. Eviniz var, arabanız var, çokça para kazandığınız bir işiniz, sağlıklı çocuklarınız, huzurlu bir yuvanız,   huzursuz bir içiniz var öyle mi? Bunu duyunca haliyle bocalıyor insanlar. Ve soruyorlar:
– Allah’tan belanı mı istiyorsun?
– Fazla çalışmaktan bunalmışsın arkadaşım sen. Senin olduğun yerde olmak isteyen kaç kişi var biliyor musun? Otur haline şükret. Hem şükür nimeti artırır.
Siz bu art(tır)maya fazla takıyorsunuz. Yerleşik bir hayata göçebe bir ruhu taşıyorsunuz. Bir işe yaramadığınızı düşünüyor, kendinizi kazık yemiş gibi hissediyorsunuz. Bu verişi olmayan alışlardan mutsuz içiniz. Unut(ul)up gitmekten korkuyorsunuz. Bir anlam arıyorsunuz. Bir ölümsüzlük yolu. Üremek dışında bir şeyler. Üretmek mesela. Okumak, anlamak, anlatmak, paylaşmak diyorsunuz. Şimdikinden daha mı çok kazandırır, diyorlar. Bunaldım diyorsunuz, sinemaya gidelim diyorlar. Siz bir şey diyemiyorsunuz. Diyemeseniz de biliyorsunuz. Bu insanlar, kalın duvarlarla örüyorlar etraflarını. Yalıtım önemli: umursamazlık, duyarsızlık, vicdansızlık çift cam ısı yalıtımlı pencereleri. Onlar modern yerleşikler. Öldüklerini gösterirken tuhaf bir kıvanç duyuyorlar, anlamsız bir cakayı satıyorlar her paylaşımlarında. Cicili bicili, yığılı esvap, eşya, binek ve her türlü araç-gereci iftiharla sunuyor, ben yaptım olmuş mu diye beğeni soruyor sözleri, bir yığın kitap ve kişi adını, öğrendikleri yeni sözcüklerle boca ediyorlar üzerinize. Dipnotlarla yaşamayı bilgelik sanıyorlar, övgü bekliyor yüzleri. Kendileri için işteşlik sadece bir gramer bilgisi. Ucu yalnızlıksa da bir isyan bayrağı açmanın gelmiştir zamanı.
Bütün verişlerini sinsi, içten pazarlıklı, arsız bir alış hesabıyla kurup, kapılar kapanınca hesaplı, istikrarlı bir kini istediğini elde edememenin açlığıyla diri tutanların en iyimser bakışla salt çoğunluğu oluşturduğu; herkesin her şeyi “-mış gibi” yaparak imaj çağının gereğini bellediği bugünkü günde “Nasılsın?” diye soranlara halimi  anlatacağım bundan böyle marifetlerimi değil. Hatırlayacağım ki reklâmlar, program aralarını doldurmak için vardır, program olmak için değil.
“Kirlendim, beni yıka!” diyen gözlerle bakan insan kardeşimi “kirlenmek güzeldir” diyerek uğurlamayacağım. Bunun, amacın sadece deterjan satışını artırmak olduğu bir reklâm cümlesi olduğunu hatırdan çıkarmayacağım.
Hayatını eğriikiyüzlügelgeç içgüdünün kışkırttığı hazza değil de doğrudürüstsevimsizgörünümlü içgörünün öğütlediği anlamı aramaya adamış gönül yorgunu insanlara depresif mahlûklar gözüyle bakmayacağım. Zira onlar, eşi görülmemiş bir mağlubiyetin mümessili olabilirler.
Önünüzden detone bir hayat akıyor ve siz bakıyordunuz.
İster “Hürriyet eşitlik kardeşliktir hedefim, toplumun farkında bir bireyim, yeryüzüdür tek cennetim, burada(n)dır neşem, emelim ve hevesim.” deyin, ister “Eda-yı mükellefiyet ve izhar-ı muhabbetle menzil-i maksuda ermektir niyetim, toplumda bir bireyim, vatan-ı asliden dar-ı dünyaya sürülmüş hüzündür rengim.” deyin, ister “İkisine de uç veren bir bölünmüşlüktür benliğim.” deyip çok sesliliği deneyin, meşrebinize uygun bir enstrüman vardır efendim.  Yeter ki siz içinizdeki davulcuyu eğitin. Nihayetinde klarnet neşeye de gider, hüzne de. Ete kemiğe bürünesi bir ses olan bendeniz derim ki: Yoldaştan önce yürünecek bir yol seçin kendinize. Siz yola çıkın sesinize kulak veren olacaktır. Kervan yolda düzülür bir yerde. Baktınız olmadı. Hoş bir seda bırakırsınız baki kalan bu kubbede. Hayırlı yolculuklar efendim.

Önceki İçerikŞİMDİ NE OLACAK?
Sonraki İçerikRUTUBET