KALBİN KAYNAMA NOKTASINDA

3

KALBİN KAYNAMA NOKTASINDA
BİR SALİK

SADIK YALSIZUÇANLAR

Kendi tabiriyle ‘Halk Partili bir aile ortamından, modernleşmeden aşırı biçimde nasiplenmiş bir aile ortamından’ geliyor Sadık Yalsızuçanlar. Çocukluk yıllarında babasının işlettiği sinemanın, daha sonra ise Risalelerin kalp dünyasına düşüreceği sızıyla dur durak bilmeyen bir yolculuğa çıkacaktı. Taşradan büyük kentlere kapı aralayan bu sızının verimli bir doğuma dönüşeceği sonradan anlaşılacaktı. Risalelerin açtığı ufukla Yakaza yazılacaktı mesela! Cam ve Elmas gelecekti peşinden! Kutlu bir yolun kavşağında duracak, engin bir irfani geleneğin zengin mirasını kalbi gibi titrediği gençliğe tanıtacaktı! Hiç, Sırlı Tuğlalar, Şey yeni çıkacak Saklı Bahçe isimlerinden de anlaşılacağı gibi Yalsızuçanların bir kuş gibi uçtuğu gökyüzünün derin mavisini belleğimize kazıyor.

Arifler yolculuklarında, daralan vakitlerin sızısıyla özlem duydukları menzile yetişmek için büyük çaba gösterirler. Sadık Yalsızuçanlar da, bir taraftan modern hayat biçiminin oluşturduğu karmaşık ilişkilerle boğuşurken, bir taraftan da hakikat arayışında zamanı sıkıştıran bir salik olarak yola düşmüştür. Kalbin kaynama noktasında güvenli evin kapısını açarak insanları davet etmektedir. O, kanadı kırık bir kuştur aynı zamanda. Gökyüzünün engin mavisinde yüzerken, kırık kanadı zaman zaman onu yere inmeye zorlar ve buradaki yaşanmışlıklara da ister istemez tanık olur. Bu yolculuklarda öyle mübarek duraklarda mola verir ki, kimi zaman Mevlana’nın ney’ini dinler, kimi zaman Arabi’nin Hikem’ine dalar, kimi zaman Mısrî’nin dizeleriyle cuş u huruşa gelir… Ariflerden devşirdiği hikmet pırıltılarını kırık kanadına yükler, tekrar gökyüzünün engin mavisinde uçmaya başlar. Şefkatli bir annenin çocuğunu emzirmesi gibi yeryüzü çocuklarının kalp dudaklarına sağaltan şifa dokundurur.

Sadık Yalsızuçanlar ismi insanın aklına muhabbet, yolculuk, nağme, irfan, aşk, sır, hayret, arayış, keşif, şevk… gibi kavramları çağrıştırıyor. Yazarken büyük bir istiğrak hali içinde yazıyor. Kendi anlam arayışını bulmak için çetin yolculuklara çıkıyor. Kimi zaman çölün ıssızlığında sonsuz ufka bakıyor, kimi zaman bir sufinin sessizliğiyle iç âlemine gömülüyor. Onun sürrealist bir kişi olduğunu iddia etmiyorum. O, yaşadığı asrın sorunlarıyla yüzleşmeyi cesaretle göze almış yiğit bir erdir. Bu yüzleşmede ne aklı tek başına gücün kendisi ilan ediyor, ne de duygunun esiri oluyor. O, kalple aklı birleştiren irfani geleneğin günümüzde temsilcilerindendir. Halvet Der Encümen derken o, aslında yaşadığı asırda kendi konumunu imliyor. Modernitenin insanı kalbine yabancılaştıran yönlerini iyi biliyor. Bu yüzden büyük bir coşkuyla elinden kalemi düşürmüyor. Kelimelerle kardeşliği ilan ederek kalbimize Rahman’ın hüsnünü düşürüyor.

Sinemadan tasavvufa; öyküden sosyolojiye geniş bir yelpazede kalem oynatan gerçek bir entelektüeldir Sadık Yalsızuçanlar. Kırkı aşkın kitabıyla velud bir yazar olmanın yanında, mütevazı kişiliği onun afişlerde dolaşmasına imkân vermiyor. Sol çevrelerin takip ettiği İslami entelektüel yazarların önde gelenlerindendir. Kitaplarının YKY (Yapı Kredi Yayınları) tarafından yayınlanması da farklı düşünsel zeminlere açılım sağlaması bakımından önemlidir. Pek çok kitabının yurt dışında yayınlanması yazı serüveninin açılımları hakkında bilgi vermektedir. Türkiye’de hem sağ hem de sol çevrelerin ideolojik kamplaşmaları yüzünden her iki taraftan da kaliteli yazarların fark edilmesi yönünde yapay bir duvar örülmüştür her zaman. Sadık Yalsızuçanlar’ı geç de olsa fark eden sol entelektüel çevrelerin aklı başında insanları da bu duvarlardan müştekiler. Bu marazi hastalık tek bir kesimle sınırlı değildir şüphesiz. Yazarın ne yazdığından çok mensup olduğu dünya görüşü etrafında yaşanır kabul ve retler. Bu da entelektüel birikimlerin paylaşılmasının önünde büyük bir engel, adeta bir körleşme ameliyesine dönüşür.

Sadık Yalsızuçanların çok boyutlu bir yazar olduğuna yukarıda değinmiştik. Buna verilebilecek en güzel örneklerden birisi de kanaatimce Gezgin romanıdır. Kendi tabiriyle ‘insiyatik bir metin olarak’ kaleme alınan romanda Endülüslü ünlü arif Muhyiddin İbn Arabi’nin manevi hayatı anlatılıyor. Romanda, bir insanın adım adım insan-ı kâmil hale gelmesinin izleri sürülüyor ve bu büyük zatın yeni kuşaklara anlatılmasında büyük bir misyon üstleniliyor. Bunun gibi kıymetli teşebbüslerin İbn Arabi’nin tanınması, anlaşılması için son derece önemli bir çaba olduğunu ifade etmeliyiz. Zira özellikle seksen sonrası yetişen gençliğin eklektik okuma biçimi fikri gelişimleri bakımından sorunlu olmuştur. Bu bakımdan İbn Arabi gibi geçmişten günümüze zengin mirasın taşıyıcılarının anlaşılmasına günümüzde daha çok ihtiyaç vardır. Sadık Yalsızuçanların da tam bu misyonu üstlendiği görülmektedir. Zengin bir dil, fikir ve geleneğin nurani meclisinin temsilcilerinin izlerini sürmemiz hususunda önümüze ufuklar açan Yalsızuçanlar’ın söyleyecekleri her zaman için önemlidir.

Ey ezeli hikmetin izini süren soylu insan! Mübarek yolculuğunda melekler yoldaşın olsun!

Önceki İçerikNAR, SES VE FASIL
Sonraki İçerikGİDEN GİTSİN, SEN KAL!