Gerçekten de entelektüeller ne işe yarar?
Öncelikle bu adamlar ileri derecede rahatsızlık kaynağıdırlar. İnsanların rahatını ve huzurunuzu bozmak için ellinden gelen her şeyi yaparlar. Oysa ne kadar da güzel ‘birlik ve beraberlik içinde yaşıyoruz’dur.
Bu hastalıklı kimseler toplumları ve çevreleri için olduğu kadar kendileri için de rahatsızlık kaynağıdırlar. Huzur ve kararları yoktur. Hiçbir ‘kilise’ nin adamı değillerdir. Sakin ve rahat da duramazlar. Zihinlerindeki, yüreklerindeki ve vicdanlarındaki telaş, kaygı ve coşku kendilerine ve çevresindekilere bir an olsun huzur vermez.
Belirsizlik kaynağıdırlar. Hiç kimse bir yere koyamaz onları.( Onlar da zaten kendilerini bir yere koyamamışlardır. Ve sırf bu yüzden ömürleri boyunca acı çekeceklerdir). Gerçekten solcu iseler piyasa solu ondan nefret eder. (Bakınız: Kemal Tahir, Murat Belge)
Gerçek bir yazar veya sanatçı iseler piyasa yazını ve sanatı onlardan nefret eder. (Bak: Oğuz Atay, Orhan Pamuk, A. H. Tanpınar)
Mütemadiyen muhalif olmak gibi amansız ve çaresi henüz bulunmamış bir hastalık taşırlar. Hatta bazen bu rahatsızlığı, çevresindeki birtakım gençlere bulaştırma tehlikesi de vardır. Yalnız gelecek kaygısı, şan ve ucuz şöhret gibi tedaviler, sapık düşünceler kapan bu gençleri tedavi edebilir. Gençler de çoğunlukla bu tedaviye olumlu yanı verirler. (Bak: Socrates)
Bu muhalif olmak rahatsızlığı öyle komplikasyonlar geliştirebilir ki; kendisi ile aynı siyasi görüşü, ideolojiyi, sanat anlayışını taşıyan dostlarını, arkadaşlarını dahi hiç sakınmadan eleştirebilirler. (Bak. İsmet Özel, Nuri Pakdil, İdris Küçükömer)
Genelde kalender meşreptirler. Birey halinde ve dağınık bir şekilde yaşarlar. Kılık kıyafetlerine, yeme - içme alışkınlıklarına pek dikkat etmezler. Veya tam tersi aşırı derecede dikkat ederler. Hiçbir moda akımını takip etmezler. Kendi zevk ve beğenilerine uygun giyinme, yeme- içme tarzları vardır. Günübirlik zevk ve heyecanlardan nefret ederler. Çaktırmazlar ama çağın, anın, günün akımlarını takip edenlerden mideleri bulanır (bakınız: R. Barthes, M. Heidegger)
Kendilerine entel(l)ektüel süsü vermezler; zaten öyledirler. Entellektüelizmden nefret ederler. Öykünmeci ve taklitçi değillerdir. Bu tipleri görünce de mideleri kalkar. (Bak. J. Benda, Lev Tolstoy)
Bir adaletsizlik veya zalimlik gördüklerinde tuhaf bir şekilde şiddetle karşı koyarlar. Hemen hiçbir güç onları durduramaz. Böyle bir anda yürekleri öyle hastalıklı bir hal alır ki; gelecek kaygısı, bulundukları konum ve yalnızlaştırma gibi sorunlar hemen hiç akıllarına gelmez. Zalimin yüzüne zalimliğini, orada, orta yerde, herkesin önünde haykırırlar. (Bakınız: Ebu Zer, E. Said)
Omurgaları çok gelişmiştir hatta bütün yaratıklar içerisinde hemen hemen omurgası en gelişmiş olanların bu tuhaf yaratıklar olduğu söylenir. Bu sebeple kıvırma, kıvrılma, esneme veya kayganlık özellikleri yoktur. (Bak. Bediüzzaman, N. Chomsky)
Son olarak sahte entelektüellerden nefret ederler. Günün geçer akça edebiyatı, kültürü, şiiri onu iğrendirir.
Ha… Bir de sokak ortasında tanesi beş yüz binlik kurşunlarla beyinleri dağıtılır. (Bak. Hrant Dink)
Bu şu demek oluptur ki ismet özel entellektüel falan
değildir.
E o zaman bu adam ne işe yaramaz abim ibrahim?.
YALÇIN güççüğün yerini doldurabilirmi acebam?
Yok.Olmaz.En iyisi Ümit Yaşar Oğuzcan’ın yerini doldursun.nihal atsız, tahir kutsi makal da olabilir.
cık olmaz en iyisi kendi yerini doldursun be abi…
Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
öyle yoruldumki yoruldum dünyayı tanımaktan
saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yokettim
ve şimdi…birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
başından başlayabilirim…
diyor ismet özel Erbainde…belki bu tarz yazılara cevap olur düşüncesiyle sessizce dinliyorum…susarak yazmak bazen en alası cevabın….üstüste dizilegelen sorulara bulunabilinen en merhametli cevabın dizlerine yaslanmak istercesine…hiçbirşeyimiş gibi addedilen insanların aslında hayatta ne cok şey olduğu ve hakkikaten yerlerini doldurulmayacağı bir hakikat…genel geçerkurallar bütünü değil yazdıklarım…ama hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanların aslında öldüklerinde hiç yaşamadıklarına manidar bir sözdür platon güzel der…herşeyden evvel kendini okumalı insan…kendine dönmeli…zira kendini bilen rabbinide bilir…acziyetinide….herşeyi, herkesi acımasızca eleştirmek birincil amacımız olmuş…esefle okuduğum bu yazıyı hayra dönüştürecek her duyguya muhtacız….baki selam…
Eleştiri zaten acımasızdır.Esef edecek birşey yok.
Merhamet etmeyene merhamet edilmez.Büyük konuşanlar,
Büyük sorgulayanlar,Büyük yargılayanlar velhasılı…..
Herhalukar.Büyük kalmak için yırtınıp çabalayanlar…
Günün birinde o çok küçümsedikleri yumurtlayan yaratıklar
ve sakallı öcüler tarafından hor görülmeye de….
hazır etsinler kendilerini…Susarak yazan da kimmiş?..
Kırk yıldır basbas bağırarak ve üstelik gözümüzün içine.
bakarak hakaretler yağdırarak konuşan sanki başkası..
Bizim malımızı bize kendi malıymış gibi yutturmasına…
yıllar boyu çok bile katlandık.Hiç kimse kusura bakmasın.
Erbain tarifi yapmak başka bişey..Erbain arifi olmak
başka bişey.İsmet Bey keşki hiçbişey olabilseydi.Sevgili
LEYL!Asıl ben sizi üzmekten korkar ve ar ederim.Umarım ve
dilerim Allahtan hayırlara kalbolur içtenlikli temennile-
riniz.Ve emin olunuz daha az bile söyledim.Ve inan olsun.
Söylemeye uyarmaya da devam edeceğim..Sanıyormusunuz ki
Bu ülkenin insanları hürmete layık olsun o insan da…
hürmetten geri dursunlar.Asla!.Neyse..Zaten ne seni okur
ne beni dinler ne de bizi önemser.Var sa yoksa O.
SUSKUNLUĞU gerçekten önemsiyor ve değersiyorsanız şayet
Nuri Pakdil’i salık veririm size.
Sağlıcakla kalın aziz kardeşim, canım efendim.Wesselam.
yorumlar çok etkili düzenlenmiş.