TİTREYEN SESTEKİ TUTSAK YANKI

2

Aşkınızın,
Gül
Bahçelerindeki
Buğulu
Şafaklara
Taşınmasını
İstiyorsanız,
Nehirlerin
Mavileri
Kıskansa da,
Sevgilinizi
Güneş
Yüzünüzle
Ve
Solmayan
Çiçeklerle
Bekleyiniz.
Oradaydın.
Şakaklarında savaş onuru taşıyan, bir yangının ardında.
İki kulaç ötede  özsuları çekilen kızlar vardı.
Ve türkülerinde bir olta bekleme sabrı.
Karşında
Karanlığı yüklenmeye hazır, upuzun bir nehir ve esir pazarlarına düşen, hüzünlü bir şair.
Sol yanında, eski elbiseli bir sokak.
Canında, denizden çıkartılmış bir kuraklık.
Sazlığa değen gök, usul usul düşüyordu.
Ağızlarda kekre bir tat.
Nasıl açılırsa çiçekler, bir demir ağırlığında
Havada, öyle bir suçluluk.
Kamçı vurulan yorgun atların ağzıyla.
Bir ağaç, iki tüfek ve üç kıvılcım hazırlığındaydın.
Kumaşlara sıkışan bir dişi yenilgiyle,
beni gördün.
Şiir yansıdı yüzüne,
bir bahar büyüttün.
Sonra, işbaşı yapan işçiler geçti önünden.
Aktı  oluklarda vardiya yorgunluğu.
Ve acısı bol bir yemek iştahı.
Ve ekmeğe değdi dağ kokulu, alın teri.
Ardından,
dilini çıkartan bir çocuk.
Vakit vurdu. Sıfırbir onbeş.
Sert tütün eşliğinde, demli bir çay içme zamanı.
Bin dört yüz otuz iki sene, solmayan armağan.
Kapandı.
Arzuhalciye dert anlatan bir ağız.

Sustu
çiçek satan umut.
Düştü
günlük tutan kalem,
tarih sevindi.
Sokaklar
bir zerdali dilindeydi.
Durgundu su.
Kızamıklı bir el titredi.
Darasız
terazi kefelerinde,
satıldı
fotoğraf anılarım.
Yazdıklarımın
hükmü kalktı.
Eskidi
okuduklarım.

Sonra tuz.
Suya doymuş bir nal sesi duyuldu.
Ve, bir çağrı.., anne göğsünden beslenen.
Dönüp baktılar.
Aşkı düşleyen on dokuzluk tazeler.
Mayısta da bu kadar yağmur mu yağarmış gibi,
boşalan göğe.
Geçti,
tatsız bir şarap,
şuh bir koku, sarışın.
Ve nesli bozan
heyecansız bir seanslık kadınlar.
Bir şapka uçtu tek yüzü çıplak. Bir zenci düşen yüzünü almadı yerden.
Bir sevgili Harput diliyle söylüyordu.
Elimi uzattım sana.
Değdi, yosun ayaklı ormanlara.
Yazlara,
Kışlara değdi parmaklarım.
Üşüdü.
Bulamadı.
Her kapın  bir mezar.
Yitirmişim seni.
Bıçak gibi kesen, bir genç kız bakışı düşüyordu pencerenden…
Suç gibi kayıp, bir şarkı bitiyordu.
Mermer gibi bakıp, gücünü saklıyordu bir yumruk.
Suçüstü basılıyordu bir öfke.
Ve
Bilmiştim,
Gelmeyecekti bayramlar.
Bir şiir kırılıyordu… Yakılıyordu bin vebal..,
Ak bir saç düşüyordu.., bir Zühâl.
Bir damla
yaş düşüyordu boy aynasına…

Kaldım bu aşkın ateşlerine, orada.

Önceki İçerikYOKLUĞA FISILDANAN SIRLAR
Sonraki İçerikYAĞMUR KESİLDİ