İNSAN Kİ

13

“İnsan var ki; gönlü arşı Rahman’dır
İnsan var ki; sakın, çünkü Şeytan’dır
Öyle İnsan var ki; alemlere sultandır
İnsan var ki, yeyip yatan hayvandır”
– S. Bozçalı

İnsan kendi kendini yıkar/yakar. Gecesinin bekçiliğini o terk eder. Binasının altına kendi elleriyle kor dinamiti. Sonra da hüzünlenir durur. Bunu bir insanlık haliymiş gibi görür. Ne komik. Kendi çölünde mahsur, kendi dağdağasına müptela, kendi dünyasında mahpustur insan. Kendisi olamadığından olsa gerek, yakarışsız büyümesi, yaratıcısına ilticadan uzak durması.

İnsan, ardı ardınca noktalar helezonu. Üç noktadan ibaret değil, noktalar memleketi adeta…

İnsan, büyüklüğünü bilmeyecek kadar küçük; küçüklüğünü bilmeyecek kadar mağrur…

İnsan, bir damla kan, endişelerin, tasaların ise haddi hesabı yok…

İnsan, su misali akar, ama yön konusunda problemli…

İnsan, derviş ve ölüm arasında sonsuzluğa el açmayı bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen, nankör, bencil, bertaraf…

Bir ah insan, bir ah’tan da kısa. Bir araya gelemeyen, toparlanamayan, şikâyeti hiç bitmeyen… Sesinin titrekliğinde yudum yudum acılar uyandıran, kederini içinde saklayan, saklamayan, niçin yaşadığını bilmeye çalışan, hiç bilmeyen… Anaforları buhranlara kalbeden ve böylece hayat denen denizi tüketen…

İçinin sesine kulak verdikçe ufalanan, kendinden uzaklaştıkça dağlaşan, deryalaşan, firavunlaşan… Yeryüzünde hâkim bir edayla gezen, bedbin… İçinde volkanlar patlarken, dışarıda sıkılmadan gülebilecek kadar yamalı, mürai, yapmacık…

İnsan, zalim…

İnsan, Ahsen-i takvim kabiliyetli ve yine esfel-i safilin buudlu ve yine bu iki zıt kutup arasında en büyük gelgitlerin yaşandığı derya, nefes, kesret, benlik…

İnsan, en çok kendi kâinatında prangalı, boynu tasmalı, tasmalar nefis tarafından süslenmiş, farkında değil…

Geriye dönüp bakmasını bilmeyen, bilenleri tanımayan, bu şekilde ruhuna darbeler indiren insan… Kadim anlatılar ne diyorsa onun için o. Ya dön kendine, ya da kabul ettin demektir harab olmayı…

Demlenmemiş bir feryat insan… Düzensiz patikaların avuçlarında yalnız. Peşine düştüğü şey kadar değerli… bulduğu şey kadar var olan… Büyük arşın gölgesine sinen yalnızlık, yüce, çok çeşitli… Her biri apayrı âlemin giriş kapısı insan… Bütün devrimler, bütün hücreler, bütün parçalar ve heceler dönüşünü kutlamak için heyecan içinde beklemekteler…

Ey insan! Aslına dön. Sen dönmedikçe, asalet yalnızlığa oynamaya devam edecek…

Önceki İçerikÖLÜM MENEKŞESİ
Sonraki İçerikKAR DÜŞLEMESİ