TARİHİN KIRILMA ANINDA

Seyir Defteri by Ferhat Kalender Yorum ekle

TARİHİN KIRILMA ANINDA

Dünya dönüyor ve insanlar koşuyorlar. Koştukça insanlar dönüyor dünya. Hırçın bir yarış, derin nefes koşu. Soluğu kesiliyor dünyanın. Duracak gibi oluyor kalbi. Ve şimdi insanlara miras dönmek, dönecekleri son yere dek. Ama biz her dem kalbimizin sesine koşuyoruz. Kalbimizin efendisi bizi çağırıyor. Bu çağrı yeryüzüne dokundukça, yeryüzü bereketleniyor. Yeryüzüne dokundukça umutlar çoğalıyor, rahmet elveriyor, yüzümüz aydınlanıyor. Zamanları geçiyorsak, dünyaları geçiyorsak, aşkları, isyanları, yaşamları ve ölümleri geçiyorsak; hep ve her dem diri kalıyorsak bu nedenledir, biliyoruz. Can suyumuza işleyen deli ışık, duruşumuza ahenk katan yerlilik, varoluşumuzdaki derin tını, kalbimizin efendisinden payımıza düşen kadardır. Mevsimler mevsimleri çağırıyor. Mevsimler mevsimleri çoğaltıyor. Bir mevsimden diğerine akıyoruz, yüreğimiz her dem ilkbahar! Ne kadar da anlamlı, kendine özgü ve kendi şartlarını kendisi ortaya çıkaran bir eylemliliktir bu. Kurduğu cümleler, içinden geldiği gelenekle kaimdir ve bu geleneğin zirvesi de TEVHİD’dir. İnsanın kendi içerisinde kuracağı dengenin bütün yeryüzünde kendisini ifade etme biçimi… Bu devingen ve birbirini çoğaltan yürüyüşün,  modern paradigmanın skalasında karşılığı yoktur. Bunu çok iyi biliyoruz.

Dünya dönmeye devam ediyor.  Öyle ki Jung’un ifadesiyle, tarihin bu kırılma anında cinnet zamanlarını yaşamaya mahkum edilen insan, gerçekliğini yitirerek “bireysellik’ köksüzlüğünü yaşam konsepti olarak benimsemeye zorlanıyor. Genel anlamıyla modernizm denilen bu olgu, yeryüzünü mekanik bir sistem olarak tasarlarken, insanı da bu sistemin tamamlayıcı dişlilerinden biri olarak görüyor. Adına hümanizma dediği, anlamlardan ve köklerden soyutlanmış bireyselleşme ‘insan’ı önce geçmişine sonra kendine karşı yabancılaştırıyor. Görünen o ki, bu egoist ve ben merkezci insan tipi, dünya üzerinde kendine ait bir cennet yaratma saldırganlığı ile amaca ulaşmak için her türlü yolu kendisi için mübah görüyor. Böylece anlar, mevsimler ve zamanlar başkaları için cehenneme dönüşürken, modern birey açısından cennetini hırsla inşa etme döngüsü haline geliyor.  Oysa ilahi dengede insan, varlıkların en şereflisi olarak konumlandırılırken, içinde yaşadığı evreni bir emanet olarak bilmesi ile kaimdi. Yaşadığımız dünyada kutsal olandan arındırılmış bir zihnin kendisini ifade biçimine baktığımızda gördüğümüz parçalanmışlık ve kaos, kurulan bu dengenin tahrip edilmesi ile oluşturuluyor. ‘ İnsan insanın kurdudur!’ sözü insanının bireyselleşmesi ve dolayısıyla köksüzleşmesini ifade eden en önemli göstergedir. Modern paradigmanın ürettiği en kapsamlı mekanizma olan ‘modern - ulus devlet’ ler, kuramcısı Hegel’in de söylemiyle ‘yeryüzünde Tanrı’nın yürüyüşü’ olarak kendini konumlandırırken, seslendiği insana şeksiz ve şüphesiz itaat etmeyi öngörmüştü. Bu itaatin ritüelleri ortaya çıkarken bütün kavramlar ve anlamlar oluşturulan ‘yeni duruma’ göre yeniden dizayn edilmişti. Kendini Tanrı’nın yerine koyan insan tipi birey olarak öne çıkarıldı. Ümmet halinde yaşayan geniş insan toplulukları milliyetçi bir kimlikleriyle yüzleştirilip parçalandı. Özellikle Avrupa’da dinin Protestanlaştırılması sonucunda ‘pozitivizm’ denilen yeni bir ‘insanlık dini’ oluşturulma yoluna gidildi. Bu insanlık dini öndeliğinde yeryüzünü yeniden tanzim süreci insanoğlunun varoluşundan beri görülmemiş bir yıkım sürecini başlattı. ‘Değerler’in tahrip edilmesi, sömürge faaliyetleri, emperyalist işgaller, iki büyük dünya savaşıyla sonuçlandı. Bugüne baktığımızda ise yeryüzünde yaşananlar, kendine dünyanın efendisi rolü biçen bir sitemin yeni bir organizasyonla karşımıza çıkmasından başka bir şey değil.

Hasılı dünya dönüyor ve Allah günlerini üstümüzde döndürüp dolaştırıyor. Ve biz inanıyoruz,  insanın ve yeryüzünün uzun yürüyüşü ancak İlahi dengenin çizgisinde kaimdir. Yaşananlar gösteriyor, gerisi cenennemdir!






“TARİHİN KIRILMA ANINDA“ için bir yorum var

  1. veysel veli diyor ki:

    Harika.

Yorum Ekle