Hangi zaman diliminde insanlık bu denli ve sürekli “kirlilik” ten bahis açtı? İnsan, “ egosu”nu merkeze aldığı ve bunu ideoloji haline getirdiğinden beri kendi cehennemini hazırladı. Dokunduğu her ne varsa kirlendi.. Bütün kavramlar “ kullanıma elverişli” ve “ sağmal” hale getirildi. İnsan türünün başına gelebilecek felaketlerden biri oldu modern travma. Tanrı’ yı göklere hapseden bir ilah anlayışı, yeryüzünde, çıkarın ve benciliğin şotalarını inşa etti. Ve “ beyaz adam” yani batılı kafa, kendi türü içerisinde eşitler arasında birinci tahtına oturdu. Dünya, onun yaşam standartlarına hizmet etmesi için yeniden dizayn edildi. Bütün dini, ahlaki ve vicdani değerler bu, “beyaz kafa”nın tanımladığı çerçevede kendine yaşam alanı bulabilirdi. Gücün ve servetin her türlü değerden üstün ya da insana ait tüm kutsal değerleri dönüştürebilecek yegane unsur olduğunu bu mantalitenin “ bilimsel ve çağcıl” çıkarımlarından öğrendik. Kendinde Tanrı’ nın işlevlerini yeryüzünde yürütebilecek dehada gören bir zihin, elbette dokunulmaz ve itaat edilmesi gereken bir makamı işaret ediyordu. Dünya denen eni sonu belli bir mekan, bu kibir ve gurur şövalyelerinin kanlı elleriyle yeniden biçimlendirildiğinde, önümüze kan ve kir yumağından oluşan ağır bir bedel bıraktı. “ Beyaz kafa” nın kendine cennet yaratma hazzını, ağızları sulanarak izleyen diğer halklar, kendileri için de bir oyun alanı ayrıldığını görünce batıya şükür secdelerinde bulundular. Artık onların da önlerine atılmış bir kemik parçası duruyordu; Modernleşme! Kim daha önce ve “esaslı” köleleşecek arzusuyla birbirlerini parçalamaya başladılar. Duruşlarını ve vakarlarını koruyan tüm değerlerden bir an önce sıyrılıp oyunun içine girebilmek için “ kişiliksizleşmelerine” çağcıl maskeler buldular. Şimdi Global köyün kavalcısı, müsvedde haline getirdiği “ ikinci sınıfları” ilahlığını onaylamaya çağırıyor. Dünün vahşi sömürgenleri, geliştirdikleri “milenyum çağına uygun” tezgahlarda “ az gelişmiş ya da gelişmekte olan” deneklerini test ediyor. Standartlara uygun olmayanlar veya bu gidişe itiraz edenlere karşı “ bozguncu- şer odağı” yaftasıyla “topyekün savaş” çığırtkanlığı yapılıyor.

Ülkemiz, yaşanan bilinç kırılmalarını hızlı ve iştahlı biçimde içselleştirilmesi bakımından tam bir labaratuar. Bulunduğu bölgede öncü. Diğer halklara örnek gösterilen ve kişiliksizleştirilmenin her tür ve yöntemini uygulama yönünde bir standart. Sıradan bir “dünya insanı” olma yolunda katledilen değerlerin başında haksızlığa karşı adaletten yana duruşumuzu törpülemek, başta gelen ödev. Bunun için içimizde biriken öfkeyi sahte “hümanizma” nın kollarında sterilize etmekle başladılar. Çevremizde olup bitenlere, yanı başımızdaki -ister bireysel ister toplumsal olsun- yıkımlara duyarsız birer menfaat düşkününden başka bir karakter bırakmamak önemli olan. Öfke ve adaletten yalıtılmış insan, kutsalını koruyacak, kutsalıyla yücelecek ya da kutsalını kuşanacak yapı taşlarını parçalamış insandır. Böylesine bir onursuzlaştırma ve “değerler”i yüzeyselleştirme operasyonu tarihin hiçbir diliminde bu kadar geniş uygulama alanı bulamadı.

Şimdi “söz”ü yükseltmenin zamanı. Beyaz kafanın etrafımıza ördüğü duvarlara karşı sözün muhkem kalesini inşa etmek vakti. “ İnsan kalmak” dahası varlıkların en şereflisi makamını korumak şimdi “söz” e düşüyor. Satılmış ya da kiralık kalemlerden dökülen albenili zehirlere bakmayın. Onlar sadece soysuzlaşmanın ehramına taş taşımaktan başka ne yapabilir ki? Yeryüzünde duyan, gören ve akleden ve mutlaka kalbiyle akleden herkes, bu insan soyuna karşı girişilmiş hain saldırıya karşı en kavi cümlelerine sarılmalı. Sözle gelen öfke, adaletin, özgürlüğün ve erdemli toplumun kapısını açacak mihenk taşıdır.

Önceki İçerikDÖNDÜĞÜNDE BÜTÜN VÜCUDUYLA DÖNEN BİR ADAM
Sonraki İçerikYOLCU 53 “KALK ve UYAR”