BEN KARDEŞİMİN BEKÇİSİYİM!

Deneme by Yolcu Dergisi Yorum ekle

“Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.

Alıp başımızı Sana gelmek istiyoruz.

Sana gelmek Sana gelmek orada kalmak istiyoruz.

Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz.”

Tanrı Kabil’e Habil’in nerede olduğunu sorduğunda Kabil öfkeli bir biçimde:

“Ben kardeşimin bekçisi miyim?” der.

Etik felsefeci Emmanuel Levinas’ın yorumuyla Kabil’in bu sorusu her türlü ahlaksızlığın başlangıcına milat oldu. Kabil’in o talihsiz soruyu sorduğu günden beridir daha mı kötüye gitmekte koca evren? Kabil’e rahmet okuturcasına sözler dünya semasından nazil olmaya devam ederken.

Çağın meselelerine kafa yorup, düşünenlerin saptamasıyla modern insan karmakarışık bir çokluğun ortasında asıl ihtiyacı olanlardan uzakta her gün yeni ihtiyaçların kuşatması altındayken güne unutarak başlamakta. Hal  böyleyken “yaşlı bir bilge olamadan yaşlı bir ergen” olarak ölmekte modern dünyanın fanileri. Modern insanın “hazza koş elemden kaç” felsefesi üzerine kurulu hızla tüketilen yaşamının temelinde unutmak gerektiğine olan inanç saklıdır. Unutuşun başında ölüm vardır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak felsefesine sığınır ve unuttukça unutur hatırlanacak olanı. Ne kutsal kalır ne de öteye dair bir kaygı. “Ben bekçisi miyim” der kardeşimin ve geçer öteye.

Öyledir unutur insan. Hem nimet hem de külfet olabilen bir oluştur “unutmak”. İlkin yaratıcısına verdiği sözü unutmayla başladı her şey ve devam etti badehu. Unutmanın en korkuncu kıyamet tablosundaki unutmadır:

“O gün her emzikli kadın çocuğunu unutur.

O gün herkesin kendine yeter derdi vardır…”

Unutuşun son durağı fena makamı olsa gerek. Dünyaya dair ne varsa unutur bu makamda derviş. Değil midir ki “ballar balını buldum, kovanım yağma olsun”…Bundan ötesi ne gam.

Eşyanın tabiatına zulmetmeden dünya hayatının imarıyla vazifeli kılınan insan unuttuğu sorumluluğu hatırlayıp dünyayı “depresyon”dan kurtarmalı. Hız peşinde koşarken kutsalı kirleten, değerleri hiçe sayan ve insanı tüketen Batı medeniyetinin bozucu etkilerini teşhis edip, kendi medeniyetimizin kelimeleriyle tedaviye yönelmeli. Vakit henüz çok geç olmadan.

 

Mevlana İdris’in serzenişiyle;

“Biliyorum

insanların birbirine olan yabancılığı büyüyecek

dünya küçüldükçe

biliyorum, telefonlar oldukça insanlar birbirini görmeyecek

biliyorum birbirimizi hiç görmeden öleceğiz

her şey için tek şey diliyorum;

Allah’ın gülleri yakamızı bırakmasın.”

 

Ümran YAKA






“BEN KARDEŞİMİN BEKÇİSİYİM!“ için 15 yorum var

  1. LeyL diyor ki:

    Allahu Ekber!!….başeğmek için başkaldıranlardan eyle bizi ya rab….

  2. veysel veli diyor ki:

    Başı okşanmak için başeğenlerden de eyle bizi yarab!
    Çok muhtacız… Çok muhtacız…
    Okşayışlarına ya Rab!.
    ……
    Resmen deli olmaktan vazgeçmeye karar verdim.
    Re’sen deli’ymişim zaten..
    Hevesen değil..
    İyi mi?..

  3. LeyL diyor ki:

    …iyi…

  4. veysel veli diyor ki:

    Ne iyilik ettim de…
    Bu kadar çabuk iyi hissettirdin kendimi ya Rab!..
    “Ağlatır sa birgün güldürür” mü? oldu ya Rab !.
    Sen de Leyl’ini güldür.
    Güldür güldür ya Rab!
    …..

    Gül’dür Gül’dür ya Rab!……..

  5. sümeyra sever diyor ki:

    “biz gidiyoruz dünya, sen çok yaşa emii!”

  6. Hüznün Sibakı diyor ki:

    bir çöl gibi dünya…zaman bileklerime geçmiş ateşten kelepçe…

  7. Hüznün Sibakı diyor ki:


    ey aşkın kutlu kitabı
    uçarı hayallere yataklık eden
    peri bacalarının yasağı
    gönlümün celladı acı mezmur
    bana bıraktığın yazıt bu mudur?
    ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
    senden bir gök
    senden yıldızlar ördüler
    ateşböcekleri
    senden dört bir yanıma
    ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
    sen bir anne gibi tuttun ufukları
    ve cocuklar gülle anne arasında
    seninle güller arasında
    tuhaf bir ışık bulup eridiler
    çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
    aramızdaki sırra
    birde ay ışığında büyüyen fısıltılar
    gençlik monologları
    seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
    bana getiren bir yasamız vardı
    öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
    ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben…

  8. Hüznün Sibakı diyor ki:

    şimdi ne yapsam dedirtme bana ya rabbi!!
    taşınacak suyu göster, kırılacak odunu…
    kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
    bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbel alemin…
    tütmesi gereken ocak nerde???
    hüznümün ebceti hangi kerahat cetvelinde
    etaminde eksik işlediğim çarpının alın yazısı nerde???

  9. yavuz albayrak diyor ki:

    yüreğinize sağlık…

  10. Hüznün Siyakı diyor ki:

    Gül ve Lale mevsimi deyip beklemedeyiz
    Ey Gül hepimiz sana birer sadık bendeyiz
    Onca gaileye rağmen her dem izindeyiz
    Yer yer düşüp kalksakta halkanın içindeyiz…

  11. Hüznün Siyakı diyor ki:

    Kardeşim dedim
    acılarımada kardeş olurmusun???
    baltasını havaya kaldırdı
    yükselemezdi daha
    söyledim
    Haydi acılar haydi az daha!!!

    Dedim kardeşim
    omuz başlarımdaki şu yara
    ormanların serin sularında papatya değil
    Arif bir bilinçle oldu
    yüce buyrukla…
    (c.zarifoğlu)

  12. Hüznün Siyakı diyor ki:

    Yetmezmi hüznümün perisi
    Yetmezmi???
    sana bir inşirah suresi sevinci
    bana bir yasin sessizliği…!!!

  13. veysel veli diyor ki:

    leyl olmadan yetmez.

  14. LeyL diyor ki:

    LeyL,leyl içre leydir,LeyL leylinde mündemiçtir!
    LeyL avdet etti leyline zira LeyL,leysiz mahza bir hiçtir…
    LeyL mim koydu yolculuğuna,ki yolcu yolunda bir zill’dir!
    Re’sen delide olsa yada resmen velide,yolcu yolunda gerektir…

  15. veysel veli diyor ki:

    yol; yolcunun sırtında olsa gerektir.
    hazır bir yol yoktur yolcu bilmese ne gerektir.
    leyl’in ima’sından mana sağmaktan başka.
    ima-r-en-g-iz-len-en ra-na sına sığınmaktan başka.

    Resmi veli olabilmez bu deli bilmez mi bunu bu leyl.
    Aks-i sada’sın dan başka yoktur sermayesi görmez mi bunu
    Bu leyl.

Yorum Ekle