BEN KARDEŞİMİN BEKÇİSİYİM!

8

“Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.

Alıp başımızı Sana gelmek istiyoruz.

Sana gelmek Sana gelmek orada kalmak istiyoruz.

Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz.”

Tanrı Kabil’e Habil’in nerede olduğunu sorduğunda Kabil öfkeli bir biçimde:

“Ben kardeşimin bekçisi miyim?” der.

Etik felsefeci Emmanuel Levinas’ın yorumuyla Kabil’in bu sorusu her türlü ahlaksızlığın başlangıcına milat oldu. Kabil’in o talihsiz soruyu sorduğu günden beridir daha mı kötüye gitmekte koca evren? Kabil’e rahmet okuturcasına sözler dünya semasından nazil olmaya devam ederken.

Çağın meselelerine kafa yorup, düşünenlerin saptamasıyla modern insan karmakarışık bir çokluğun ortasında asıl ihtiyacı olanlardan uzakta her gün yeni ihtiyaçların kuşatması altındayken güne unutarak başlamakta. Hal  böyleyken “yaşlı bir bilge olamadan yaşlı bir ergen” olarak ölmekte modern dünyanın fanileri. Modern insanın “hazza koş elemden kaç” felsefesi üzerine kurulu hızla tüketilen yaşamının temelinde unutmak gerektiğine olan inanç saklıdır. Unutuşun başında ölüm vardır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak felsefesine sığınır ve unuttukça unutur hatırlanacak olanı. Ne kutsal kalır ne de öteye dair bir kaygı. “Ben bekçisi miyim” der kardeşimin ve geçer öteye.

Öyledir unutur insan. Hem nimet hem de külfet olabilen bir oluştur “unutmak”. İlkin yaratıcısına verdiği sözü unutmayla başladı her şey ve devam etti badehu. Unutmanın en korkuncu kıyamet tablosundaki unutmadır:

“O gün her emzikli kadın çocuğunu unutur.

O gün herkesin kendine yeter derdi vardır…”

Unutuşun son durağı fena makamı olsa gerek. Dünyaya dair ne varsa unutur bu makamda derviş. Değil midir ki “ballar balını buldum, kovanım yağma olsun”…Bundan ötesi ne gam.

Eşyanın tabiatına zulmetmeden dünya hayatının imarıyla vazifeli kılınan insan unuttuğu sorumluluğu hatırlayıp dünyayı “depresyon”dan kurtarmalı. Hız peşinde koşarken kutsalı kirleten, değerleri hiçe sayan ve insanı tüketen Batı medeniyetinin bozucu etkilerini teşhis edip, kendi medeniyetimizin kelimeleriyle tedaviye yönelmeli. Vakit henüz çok geç olmadan.

 

Mevlana İdris’in serzenişiyle;

“Biliyorum

insanların birbirine olan yabancılığı büyüyecek

dünya küçüldükçe

biliyorum, telefonlar oldukça insanlar birbirini görmeyecek

biliyorum birbirimizi hiç görmeden öleceğiz

her şey için tek şey diliyorum;

Allah’ın gülleri yakamızı bırakmasın.”

 

Ümran YAKA

Önceki İçerikYOLCU 54 “EKMEĞE ve ALINTERİNE ANDOLSUN!”
Sonraki İçerikYOLCU 55 “TUTUNDUĞUN DALI BIRAK!”