Yolcu 95: “DAĞIN ARDINDA KİM VAR?”

3

yolcu-sayi-95Kervandakiler:
*ömer idris akdin *ömer vural *e. İbrahim *lütfi bengen *banu özbek *bülent sönmez *mustafa uçurum *mehmet aycı*yahya burak gül *arif arcan *şevket hüner *faik öcal *ismail delihasan *rıza kemal g. *mustafa Alagöz *murat kadir topçu *hikmet kızıl *gökhan akçiçek *arif olgun Yeşilyurt *mustafa Karaosmanoğlu *aykağan yüce *mustafa ışık *müştehir karakaya *necati atilla soykan *ali korkmaz *bekir yıldırım *mustafa everdi *mahmut yavuz *ilyas sucu *baki evkaralı *mehmet kaplan *alaattin Keykubat *kerem yılmaz *ibrahim Öztürk *rabia gelincik *murat sayımlar *mehmet aktaş *selçuk küpçük *fatma serenli

*Ömer İdris Akdin SEYİR DEFTERİ’nde yazdı:
“Dağların ardında tam teşekküllü barbarlığı ile Müslüman coğrafyaya saldırmak için bekleyen çok uluslu savaş makinası hareket halinde iken, kimdir ki ihtilaf kumpasları kurar; ayrıştırıcı ve ötekileştirici dil kullanır; küçük hesaplar peşinden koşar; dini anlayışını, ırkını, aidiyetini karşısındakilere dayatır; ihanetin çetelesine ismi kara kalemle yazılır.”

*Lütfi Bergen “İslam Ekonomik Strüktürü” üzerinden “Malları Beyinsizce Harcamamak” konusuna değildi:
“İslâm ahlâkı ile modern iktisadın değer alanları birbiriyle çatışmacıdır. Ahlâk, “iyilik yap, borçlu dara düştüyse borcu ertele; ödeyemeyecek borçluyu affet, siftah etmeyen komşun varsa müşteriyi ona gönder” demektedir. Ekonomi-politik ise “ticaret kâr içindir, ekonominin amacı dünyadan faydalanmayı büyütmektir” der. Ahlâkın “iyilik”, ekonominin “fayda-kâr” üstünde yükselen değerlere sahip olduğu ifade edilebilecektir.”

*Banu Özbek, “UPRRADE” filmi üzerinden makinalaşma kaotizmini yazdı:
“Kant, belirleyici ben olmayı seçen modern dönemin tanrıyı öldüren yeni tanrısı insanın, kendi türünü de öldüreceğini yani olduğu haliyle yetinmeyeceğini, duygu, zaaf gibi duyular alemine mahsus arazlardan beri dolayısıyla kendinden daha tanrısal makine tanrıyı yaratmaya soyunacağını ve en sonunda tüm liyakatini kaptırdığı makine tanrının da gadrine uğrayacağını öngörmüş müdür bilinmez.”

*Murat Kadir Topçu, Arakan’ın gözyaşlarına şahitliğini yazdı:
“Hastaneye her gün yüzlerce insan geliyordu ve ben bunların gözlerine bakarak bu gözlemimi defalarca test ettim. Hayat dolu canlı bakışların ilerleyen yaşlarda önce nasıl kaybolup donuklaştığını ve daha ileri yaşlarda nasıl umutsuz ve kederli hale döndüğünü görmek gerçekten can yakıcıydı.”

*Mustafa Karaosmanoğlu, “Kurduğu Hayalin İçini Dolduran Adam”da Necip Fazıl’ı yazmayı denedi: “Unutmayalım ki konumuzun öznesi bir şairdir. Bu durum gereği şiir de kendi doğası gereği ucu açık bir yapının ürünüyse, meydana gelen sembolün de ucu açık olacaktır. Buna mukabil, tam da burada işbu sembol, bahsi geçen ucu açıklıktan dolayı, bir taraftan ele aldığı konuyla dolaysız olarak ilgilenirken, diğer taraftan da gizli bir anlatım biçimine açılabilir.”

*İlyas Sucu, Medeniyet kavramı üzerinden bir okuma kılavuzu önerdi:
“Bu yazı, açıkçası bir sorular, hatırlatmalar ve okuma önerilerinden müteşekkil bir çerçevede tasarlandı. Dolayısıyla kavram üzerine yapılacak bir soruşturmanın bir izlencesi olarak okunup düşünülmesi, yazarı da memnun edecektir.”

*Mehmet Kaplan, Müteveffa dostumuz İsmail Dervişoğlu’nun Samsun günlerini anlattı:
“Kapı açıldı. İçeriye, boynunda atkısıyla, dizine kadar siyah kabanıyla, elleri ceplerinde, her bir camı, su bardağı altı kalınlığında gözlüğüyle, oldukça uzun boylu birisi girdi. Onunla beraber dışarının yağmuru, ayazı, çamuru da içeriye girdi.”

*Alaattin Keykubat geri döndü ve 15 Temmuz’da aslında ne olmadığını irdeledi:
“Yolcu Dergisi yayınladığı sayılarda ve hem de kapaktan tehlikenin vehametine dikkat çekmişti. Lakin kimse umursamadı. O gece darbe başarılı olsaydı, eşkiyalar bize ters kelepçe takıp spor salonlarına götürürlerken şimdi ‘ver mehteri’ havalarında olanlar, ‘biz dediydik’ deyip Türkçe Olimpiyatları’nda seslendirilen şarkılar eşliğinde bizi zemmedeceklerdi.”

*Selçuk Küpçük, 70’lerin politik müziği içinde Ülkücü Hareket’in yerini aradı:
“CKMP’nin henüz MHP’ye dönüşmediği yıllarda Türk pop müziği ve hatta Türk caz müziği tarihi açısından önemli yere sahip İlham Gencer’in Alparslan Türkeş için bestelediği “Bozkurtların Türküsü”, geleneksel sünni ozan pratiği ve Mehter Marşları dışında 1970’ler boyu bir birikim ortaya koyamayan bu yapı için kuşkusuz dikkate değerdir.”

Önceki İçerik94. Yürüyüşünde Yolcu; “BİZDE KUŞLAR FİLLERİ YENER!
Sonraki İçerik96. Yolcu: “Hırçın bir rüzgar/ Ulu dağlara ses veriyor gibi”