97. Yürüyüşünde Yolcu: “NEYE YARAR; DÜNYALARI KAZANIP KAYBETTİYSEN RUHUNU”

25

yolcu-dergisi-sayi-96

YÜRÜYENLER:
*ömer idris akdin *cahit koytak *sadık yalsızuçanlar *bilal can *eyyüp akyüz *mustafa everdi *yasin mortaş *fatih tezce *faik öcal *erhan çamurcu *mustafa yıldız *duran çetin *bülent sönmez *yahya burak gül *sümeyye yüksel Üstündağ *aykağan yüce *olgun Albayrak *sultan alak *mustafa uçurum *ibrahim Öztürk *ömer vural *gökhan akçiçek *müştehir karakaya *murat sayımlar *mehmet zeki dinçarslan *şevket hüner *arif arcan *ali fırat *yıldırım beşkardeş *hikmet kızıl *lütfi bergen *ismail delihasan *ilyas sucu *mehmet aktaş *bünyamin Doğruer *ali korkmaz

*Ömer İdris Akdin ‘Seyir Defteri’ni yazdı:
“Markalar ve imajlar kapitalizme uygun hale getirilecek olan aklın törpüleridir. Önce duygular manipüle edilir sonra akıl usulüne uygun şekillendirilir. Artık insanoğlu birbirini görmemeye, birbirini anlamamaya başlar. Bunun için hep bir aracıya ihtiyaç duyar. Duyuşsal ve bilişsel köprüleri kurma işi kapitalizm tarafından yerine getirilir. Annenizin, babanızın eşinizin ya da çocuklarınızın gözlerine bir dakika bile bakmaya tenezzül etmezsiniz ama cep telefonuna saatlerce bakabilirsiniz. İşte size özgür ve iplerinde kurtarılmış insan!”
*Orta Sahife’de Yunus Nadir Erarslan, Cahit Efgan Akgül tarafından konuşturuldu:
“Bana kalırsa düzen değişmedi. Eski düzenin üstüne kat çıktılar sadece. Düzenin adamlarına gelince, eski düzenin adamlarının çoğu emekli oldu, bir kısmı da öldü. Şimdi onların çocukları bu makyajlı düzenin adamları oldu.”

*Mustafa Everdi ‘Bulunmaz Hint Kumaşı ve İngiliz ’hinliğine değindi:
“Hint kumaşı tarihin her döneminde asillerin ve hacıların giysilerinin yapıldığı kumaş. Elle dokunan ipekten imal edilen bir altın aslında. Tanrının ipeğinden dokunan khadi kumaşı. Çinlilerden öğrendikleri ipek üretimi, Hintlilerde sadece iç pazarda satılmıyordu. Çin tarih boyunca dünyaya kapalı kalırken Hindistan Büyük İskender’den bu yana dünyanın ilgisini çekmişti. Çünkü Hindistan dünyaya felsefe ve düşünce okulları, tasavvuf ekolleri ile seslenme üstünlüğüne sahipti. Bu kumaş kışın sıcak yazın da serin tutardı.”

*Gökhan Akçiçek, Kayıp Şair Selim Saraç ilginç öyküsünü kaleme aldı:
“Selim Saraç şiirlerinde kullandığı mahlası ile Siret Saba, hep gurbette olması nedeniyle akraba kızlarından -o sırada bir öğretmenle nişanlı- Melike’yi ancak liseyi bitirdiği günlerde görebiliyor. Nişanlı akraba kızına daha ilk görüşte deyim yerinde ise vuruluyor. Bir surete âşık oluruz hep.”

*Lütfi Bergen, ‘Bir Tanrı Dili Olarak Türkçe’yi irdeledi:
“Birileri şunu söyleyebilir: “Allah kulları arasında ayrım yapmaz ve takvadan başka şeye üstünlük tanımaz.” Ben de tam anlamıyla bunu ifade etmiş oluyorum: Türkçe, insanlık içinde sadece bu dili kullananların seciyesine uygun olarak takva sahiplerinin konuşmalarını sağlamak için yaratıldı.”

*İlyas Sucu, ‘Modernleşmenin Teolojisi’ni aramaya koyuldu:
“Modernleşmeyi sadece tarımdan sanayiye ve kırdan kente doğru evirilen toplumsal bir dönüşüm üzerinden okumak yanlış olmasa bile eksik bir okuma olacaktır. Çünkü modernleşmenin aynı zamanda ideolojik bir boyutu vardır ki bu da bizi ideolojik modernleşmeye götürür. Bu ise dinin medeniyete (civilization), Ortaçağ Hristiyan medeniyetinin Yeniçağ Avrupa medeniyetine dönüşümüdür.”

*Ali Korkmaz, ‘Alironik Yazıları’na ‘Adaletin Bu mu Dünya?’ üzerinden devam etti:
“adalet, rakibin hakkını teslim etmektir… adalet, kaybedeceğini bildiğin yarışta rakibe çelme takmamaktır… adalet, güçlünün değil haklının yanında olmaktır… adalet, güçsüz iken değil güç elinde iken de adil olmaktır.”

Önceki İçerik96. Yolcu: “Hırçın bir rüzgar/ Ulu dağlara ses veriyor gibi”
Sonraki İçerik98. Yürüyüşünde Yolcu: “BAŞKASININ DERİNLİĞİ İLE OYNAMA!”